Mesleki ve entelektüel olarak ilgilendiğim Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu (psikolojik travma) ve eş terapileri/eğitimi alanlarındaki uğraşılarıma “İslam ve psikiyatri/psikoloji” alanını eklemeye çalışıyorum. Artık zaman zaman İslam ve psikiyatri / psikoloji alanında yazılar yazacağım.
Bu aralar Carrie York Al- Karam’ın editörlük yaptığı, Templeton Press tarafından basılan “Islamically Integrated Psychotheraphy” adlı kitabı okuyorum. Kitap oldukça yeni. Güncel tartışmaları içerdiği için de okumaya değer. Ayrıca İbn Haldun Psikoloji Bölümü’nde dersler verecek olan Hooman Keshavarzi de kitabın yazarlarından biri.
Kültürel uyumdan öte
Kültürel psikiyatri ve psikoloji alanının şimdiye kadar yaptığı şey, var olan (seküler) psikiyatri ve psikoloji hizmetlerini verirken kültürel unsurlara dikkat etmek düzeyindeydi. Bu yaklaşımın ana derdi, orta sınıf erkek Amerikalı üzerinden üretilen psikiyatri/psikoloji bilgisinin olduğu gibi dünyanın öbür kültürlerine uygulanmamasıydı. Yapmaya çalıştığı şey ise kültürü dikkate almanın yollarını öğretmek, farklı kültürdeki bir danışanla çalışırken “kültürel yeterlilik” kazanılmasın sağlamaktı.
Dini temelli psikoterapi arayışlarının derdi ise bu durumdan öte bir şey. İddia daha yüksek. Temel dert, bilginin üretilmesinden uygulanmasına kadarki süreçte dini bilgiyi temel kaynaklarından biri haline getirmek. Yani Batılı bilgiyi uyarlamaktan öte, bizatihi yeni bir bilgi üretme arayışı var.
Bütünleştirici yaklaşım
Batılı psikoloji 100 yıl öncesinde hem teorik hem de pratikte daha seküler, dini olanı daha fazla dışlayıcıydı. 100 yılın sonunda pratikte daha fazla, teoride daha az olarak dini olana alan açmak zorunda kaldı.
İslam, Hristiyan, Yahudi ve Budist ilkelerden kaynaklanan psikoterapi arayışı içinde olan ekoller dışlayıcı ve radikal değil. Seküler psikoloji bilgisini üretenlerin dini bilgi alanını teoride dışladığı gibi dışlama eğiliminde değiller. Batılı bilgiyi de dikkate alarak bütünleştirmeden yanalar.
Örneğin İslami temelli yaklaşımlarda bütünleştirme sadece pragmatizmi ve mecbur kalmayı göstermiyor. Bilginin çoklu kaynağını kabul etme yaklaşımlarından dolayı bütünleştirmeye (entegrasyon) yatkınlar. Hem vahyin bilgisini hem tecrübi bilgiyi eş zamanlı bilginin kaynağı görmek bizim geleneğimize uygun.
Eleştiriden inşaya
İslami temelli psikoterapi arayışlarının yeni dönemdeki özelliklerinden biri de sadece teorik bir itiraz peşinde olmayıp aynı zamanda klinik pratikte uygulanabilecek yaklaşım ve müdahale arayışında olması. Yakın zamanda olanlar genellikle batı eleştirisi şeklindeydi. Şimdi daha doğru ve güçlü bir yere doğru gidiliyor. İnşa etmek eleştirmekten daha zor ama daha büyük bir katkı. Nitekim yukarıda bahsettiğim kitabın alt başlığı “inanç ve profesyonel pratiği birleştirmek” şeklinde.