Yirmi yıldır süren kamuda taşeron uygulamasının sonu, son KHK ile geldi. 450 kişinin hanesinde bayram havası var. Ailelerle beraber en az 10 milyon insan etkileniyor bundan. Daha güzel olanı ise artık emekçinin emeği komisyoncular tarafından pazarlanamayacak. İşçinin terinin değersizleştirilmesinin, özlük haklarının çalınmasının, güvencesiz kılınmasının önüne -gecikerek de olsa- geçilmiş olacak.
AK Parti Hükümetlerinin 2015’ten beritaşeron sistemini kaldırmak amacıyla paydaşlarla çalıştığı biliniyordu ama araya iki seçim, bir referandum ve bir darbe-işgal girişimi girdi, uygulama bu tarihe sarktı.
KHK ile uygulamaya girmesi muhalefet tarafından tartışma konusu yapılıyor ama bu beyhude bir tartışma. Neticede toplum bu konuda fazlasıyla yorgun ve beklenti içindeyken sürecin daha fazla uzamaması işçiler adına pozitif bir tercihtir. Üstelik hükümet değişim uzun süre çalışmış, paydaşlarla uzlaşmış. Hal böyleyken tasarı Meclis’e getirildiğinde CHP geçen ay düzenlediği sempozyumu hatırlatıp “biz istedik, hükümet yaptı” demek ve ihtimaldir aksiyon çıkarmak dışında nasıl bir katkı sunacaktı, doğrusu meçhul.
***
KHK’nin yayınlandığı gün biz de Cumhurbaşkanı Başdanışmanı hukukçu Özlem Zengin ile Ülke TV’de yayınlanan İnce Fikir programımızda uzman konuklarımızla sıcağı sıcağına bir yayın yaptık. Çalışma Hayatı Uzmanı Tarkan Zengin, Hak-İş Konfederasyonu Başkan Yard., Öz Orman-İş Sendikası Başkanı Settar Aslan ve Derin Ekonomi dergisi editörü Yakup Kocaman’ın değerlendirmelerini doğrusu çok önemsedim. O yüzden aldığım notları paylaşmak istiyorum.
Tarkan Zengin’in hatırlatmasıyla taşerondan kasıt, işçiler değil aracılar. Yapılan işten komisyon alanlar. Şimdi aynı işçiler aracının aradan kaldırılmasıyla kamu işçisi olarak, kamu güvencesiyle yapacaklar işlerini.
Türkiye taşeron parantezine 28 Şubat darbesinin türbülansıyla giriyor. Şimdi bir kısmı yargı karşısına ancak çıkarılabilen darbecilerin millete ödettiği faturadan işçilerin payına bu düşüyor. 2001 ekonomik kriziyle birlikte Türkiye ekonomisi IMF’nin, Dünya Bankası’nın memur atadığı o dip seviyeyi yaşıyor. Vasi, yasakladığı için 1997’den sonra kamuya kadrolu işçi alınmıyor.
***
Taşeronun kaldırılması güçlenen ekonominin bir göstergesi. Zira Türkiye ekonomisi yüzde 11.1 büyüdü bu sürede. Çalışanlar da büyüyen pastadan payını alıyor şimdi. Kamuda istihdam edilenlerin gelirleri yüzde 16 artacak. Yılda 14 maaş alacakları için aylık değil yıllık gelirlerinde artış olacak.
Türkiye’deki 20 milyon çalışanın 1,5 milyonu taşeron. Yarısı kamuda, yarısı özelde. Kamu bu sorunu halletti, peki özel sektör ne yapacak? Yakup Kocaman’a göre kar payı dağıtımı dudak uçuklatacak kadar dengesiz. Kamuda en düşük ücret 2, en yüksek ücret 10 bin TL civarında. Aradaki fark beş kat.
Özel sektörde ise, Türkiye’nin en büyük 10 firmasında en düşük ile en yüksek ücret arasındaki fark 60 kata çıkmış. Bu şirketler 2004-2014 arasında üç kat fazla kar elde etmişken ve mavi yakalılarla orta seviye arasında ücret farkı yüzde 12 iken tepe yöneticilerle fark yüzde 400 olmuş! Kar payı dağıtımında ise yüzde 70’i yabancı yatırımcı olan ortaklara dağıtılan kâr 16 kat büyürken personelle paylaşım yüzde 0.6’da kalmış!
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Ali Koç “Türkiye karpuz gibi ikiye ayrıldı” derken karpuzları -manipülatif şekilde- karıştırıyor yani. İlginçtir muhalefet de bunu hiç dert etmiyor.
Şunu da aktarayım. Kamuda sendikalaşma oranı yüzde 60, özelde ise yüzde 12. Devlet Avrupa standardına ulaşmış ama özel sektör çok gerici. Settar Aslan’ın vurgusu mühim: Sendikalar siyasetin alternatifi değildir ama siyaset sendikaları ilgilendirir. Küresel sömürü sisteminden değil ülkemizden yana tarafız biz. Türkiye’ye yapılan saldırıların ekmeğimizi etkilediğini biliriz. Ama geçmişte darbe destekleyen sendikalar şimdi –bir iki istisna dışında- darbeleri durdurmak, demokrasiyi korumak için çıkıyor sokağa.