Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir.
İnce Cumhurbaşkanı adayı gösterildiğinde bir yazı yazmıştım. (İnce Tiyatronun İlk Perdesi... Kaybeden Bay Kemal, 5 Mayıs 2018)
O yazıda şu öngörüde bulunmuştum:
Bay Kemal partisinin Cumhurbaşkanını ilan etti.
Muharrem İnce Bay Kemal’in istediği bir aday mıydı, yoksa açıklamak zorunda kaldığı bir aday mı?
İkincisi elbette.
***
İnce açık açık meydan okumuştu Bay Kemal’e: “Ya sen çık aday ol, ya da ben adayım.”
***
Sonuçta İnce’nin dediği oldu.
Bay Kemal kaybetti. İnce kazandı.
***
Bay İnce’nin seçim sürecinde CHP kitlesi üzerinde oluşturacağı liderlik performansıyla seçimde yenilse bile arttıracağı bir kaç oy fazlasıyla Bay Kemal’i koltuğundan edecek güce erişeceği sır değil.
İki ihtimal var:
Bir:Seçilirse Bay Kemal’in üstünde bir siyasi gücü olacak.
İki:Seçilmezse bile seçim sürecinde birincil aktör olarak Bay Kemal’i gölgede bırakacak, seçimden sonra şayet bir puan dahi arttırmışsa bunun siyasi diyetini isteyecek.
İstediği kadar “tarafsız” olacağını söylesin. Lakin gerçek şu: Cumhurbaşkanı seçilirse elde edeceği devasa iktidar gücü dolayısıyla CHP’nin içini dizayna kalkışacak. Çünkü kendisini oraya taşıyan partisine her zaman ihtiyaç duyacağını herkesten çok bilen bir kurt politikacıdır.
Seçilemediğinde de bundan sonra en kötü ihtimal Bay Kemal’in siyasi şerikidir.
***
Demem o ki Bay İnce her halükarda Bay Kemal için bir sorundur.
Kendisi düşünsün bundan sonrasını.
Dediğim çıktı mı?
Çıktı.
İnce bu dönemde elde ettiği siyasi popülaritesini genel başkanlık kazanımına dönüştürmezse süreç içerisinde cazibesini yitirir. Gerçek yüzü görüldükçe kendisini destekleyenler de etrafından çekilir.
İnce acayip hırslı bir adam... İktidar hırsıyla veya baş olma sevdasıyla yanıp tutuşan biri. Amaca giden her yolu mübah gören bir anlayışa sahip.
Henüz hiçbir şey iken sergilediği davranışlar, iktidar sahibi olduğunda nasıl bir kişiliğe dönüşeceğinin göstergesi.
Ama şu an rüzgar ondan yana esiyor. Arkasına aldığı bu rüzgarla kendisini aday gösteren liderini alaşağı etmeyi planlıyor.
Bir siyasetçi olarak gerçekte baş olmanın ve hükmetmenin dışında hiçbir ilkesinin olmadığını şahsında gösteren İnce’ye CHP emanet edilir mi bilmem, lakin ülke idaresi teslim edilirse felaket olur bilirim.
Kendisini demokratik bir olgunlukla aday gösteren genel başkanına hiçbir şekilde yanlış yapmayacağını kendisi söylemişti. Daha önce dediklerinin tam tersine Kılıçdaroğlu’nu öve öve bitiremeyen de kendisiydi. Seçimden sonra kurultay istemeyeceğini ilan eden de bizatihi kendisiydi. Sonra yemekli toplantıdan sonra çıkıp “Ya genel başkan kurultayı toplar, ya da örgüt gereğini yapar!” diyen de kendisi. Siyasetin merkezine kendisini oturtmuş!
Dili en basit siyasi nezaketle dahi bağdaşmıyor. Kendisi kalkıp hem kendisine hem de de mevcut genel başkanına makam dağıtıyor.
Eleştiriye tahammülü hiç yok. Ağzından çıkan küfürlerin ve hakaretlerin bini bir para... Kendisi için çok rahatlıkla “şerefsiz olayım!” diyebiliyor. Kendi cenahından bir gazeteciye “şerefsiz oğlu şerefsiz!” diye şarlayabiliyor.
Kötü bir şair ve şerir bir politikacı anlayacağınız.
Kılıçdaroğlu’nun geçmişte Baykal’a yaptığı ayak oyununu şimdi kendisi Kılıçdaroğlu’na yapıyor. Konjonktürün kendisinden yana olduğunu görüp hamle yapıyor.
İnce’nin oyun planında Kılıçdaroğlu’nu devirdikten sonra partiyi kendi hükümranlık alanına dönüştürmek var. İnce’nin istediği koltuk genel başkanlık koltuğu değil “milli şeflik koltuğu”dur.
Bakalım İnce’nin fendi Kılıçdaroğlu’nu yenecek mi?