Bay Kemal partisinin Cumhurbaşkanı adayını ilan etti. Muharrem İnce, Bay Kemal’in istediği bir aday mıydı, yoksa açıklamak zorunda kaldığı bir aday mı? İkincisi elbette…
Bay Kemal’in, Bay Temel ile kurguladığı Gül projesi çökünce arayışının İnce dışında başka isimlere kaydığı biliniyordu. İnce, açık açık meydan okumuştu Bay Kemal’e: “Ya sen çık aday ol, ya da ben adayım.”
Bay Kemal partideki koltuğunu ebediyen kaybetmekten korktuğu için aday olmadı. Bunun için oluşturduğu gerekçe “partili cumhurbaşkanının tarafsız olamayacağı” tezi üzerine oturuyordu. Seçilirse edeceği yemine aykırı düşeceğini, bu yüzden “namusuna ve şerefine düşkün bir insan” olarak aday olmayacağını söylüyordu.
Sonuçta İnce’nin dediği oldu. Bay Kemal kaybetti. İnce kazandı.
Bay Kemal’in kafasından İnce’nin dahi geçmediğini nerden mi biliyorum? Bay Kemal’in bizzat ettiği laflardan. Kendi adayları için ortaya koyduğu kriterlerden. Ne demişti Bay Kemal, hatırlayalım:
Bir: Ekonomi bilecek.
İki: Kavgacı olmayacak.
Üç: Bir başarı öyküsü olacak.
Şimdi bu kriterlerin hangisi Bay İnce’ye uyuyor?
Hiçbiri…
Bay Kemal açıkladığı kriterler ile topluma bir taahhütte bulundu. Lakin Bay İnce’yi açıklamak zorunda bırakılıp taahhütlerini en başta çiğneyen bir kişi konumuna düşürdü kendisini.
***
Aday tanıtım toplantısındaki psikolojisi örtülemeyecek kadar kötüydü. Bay İnce’nin seçim sürecinde CHP kitlesi üzerinde oluşturacağı liderlik performansıyla seçimde yenilse bile arttıracağı birkaç oy fazlasıyla Bay Kemal’i koltuğundan edecek güce erişeceği sır değil.
İki ihtimal var:
Bir: Seçilirse Bay Kemal’in üstünde bir siyasi gücü olacak.
İki: Seçilmezse bile seçim sürecinde birincil aktör olarak Bay Kemal’i gölgede bırakacak, seçimden sonra şayet bir puan dahi arttırmışsa bunun siyasi diyetini isteyecek.
İstediği kadar “tarafsız” olacağını söylesin. Lakin gerçek şu: Cumhurbaşkanı seçilirse elde edeceği devasa iktidar gücü dolayısıyla CHP’nin içini dizayna kalkışacak. Çünkü kendisini oraya taşıyan partisine her zaman ihtiyaç duyacağını herkesten çok iyi bilen kurt bir politikacıdır. Seçilemediğinde de bundan sonra en kötü ihtimal Bay Kemal’in siyasi şerikidir.
Bay İnce’nin ve diğer adayların Erdoğan karşısında ilk turda nasıl yenildiklerini, siyaseti aritmetikten ibaret zanneden o hilebaz siyaset mühendisleri görecektir. Demem o ki, Bay İnce her halükarda Bay Kemal için bir sorundur. Kendisi düşünsün bundan sonrasını.
CHP’nin aday tanıtım toplantısı tam bir tiyatroydu.
Bay Kemal’in “Parti rozeti taşıyan tarafsız olamaz. Dolayısıyla namus ve şeref üzerine ettiği yemine sadık kalamaz!” mealindeki sözlerinin nasıl bir “namussuzluk-şerefsizlik” suçlamasını içerdiği ortada. O yüzden Bay İnce’nin boynuna peşinen asılan bu yaftadan kurtulmak için bulduğu yol traji-komikti.
Çelişkiye bakın: Bay Kemal kendisi için uygun görmediği bir makamı partili arkadaşı ve rakibi için uygun görüyordu. Bay İnce’nin yakasındaki CHP rozetini çıkartıp yerine Türk bayraklı rozeti takmakla tarafsızlığını ilan ediyordu. Tiyatro ve traji-komik dediğim bu işte! Madem “tarafsızlık” böyle bir “rozet değişimi” ile mümkün, pekâlâ bunu sen de yapabilirdin Bay Kemal!
Sahi Bay Kemal, adayınız İnce ile Hacı Bayram’daki Cuma namazına niye gitmedin? Dini siyasete alet etmemek için mi? Adayınızın yaptığı şey ne peki bu durumda? Bay İnce “dini siyasete alet etmemek için” olsa gerek Hacı Bayram Camii’nin adını anmadı. Sadece belirlenen partili arkadaşlarıyla “o bir yere gideceğiz” dedi.
İlginçtir: Anıtkabir’e adını anarak gidildiğinde Atatürk siyasete alet edilmemiş oluyor, lakin Cuma namazı için camiye gidileceği söylenirse din siyasete alet edilmiş oluyor! Kandırmaca siyaseti dediğim bu işte!
Bay İnce’nin “Bir yiğit bir memleketi kurtarır!” diyerek kendini yiğit ilan etmesi de ilginç! Hani Meclis’te tanıyor olmasak biz de inanacağız da, neyse...
Memleketin başında yiğitliği tescilli Erdoğan var zaten. Milletimiz kimin kendi adamı kimin de gayrının adamı olduğunu iyi bilir. Kimin çakma yiğit olduğunu da...