Başka bir konuda yazmak için bilgisayar başına oturduğumda gördüm İmmihan
Nilifırka’nın ne yaşadığını.
Göğsünü yararak çıkan feryadı, çaresizlikten ve öfkeden kasılması, evlat özleminin yakıcılığı, belli ki kapkara bir boşlukta diri tutmaya çalıştığı umudu… Canımı yaktı.
Birkaç dakikalık uzaktan şahitliğin bile insanı sarstığı bir gerçekliğin içinde yıllardır yaşıyor bu insanlar. Çocuklarına kavuşma umuduyla 57 gündür Diyarbakır HDP il binasının soğuk merdivenlerinde oturuyorlar. Bir muhatap, bir ışık arıyorlar.
Ama nafile. O çirkin bina, demirli kapı, duvara asılı “Halkların Demokratik Partisi” yalanı. İçlerindeki yangına su dökmüyor. Sabrediyorlar.
Ama sabrın da bir sonu var. Belli ki İmmihan Anne o sınıra gelmiş dün. Onu tutmasalar, eminim başlarına yıkardı o binayı; evladını PKK’ya satan tüccarların başına.
Üniversite son sınıf öğrencisi iken 2015’te kaybolan oğlu Mehmet’in derdinde İmmihan Nilifırka. HDP kapısında oturmakla da yetinmemiş, varıp oğlunu istemiş. Sonra da kaldıramamış gördüğü muameleyi.
“Evlatlarımızı getirin, ne istediniz onlardan, vicdansızlar!”
Dediği de bu!
Başka ne yapsın İmmihan Hanım? Kendinizi bir yoklayın bakalım, evladınız kandırılıp dağa götürülse, siz ne yapardınız.
Bu feryattan ne kendilerini Kürtlerin sahibi, tek temsilcisi, zaruri adresi gibi gösteren siyasi partinin utandığı var, ne yerel seçimlerde oy karşılığı eklemlendikleri CHP ve sol siyasi çevrelerin bu hakikat karşısında sarsıldığı var.
Üstünden atlamaya çalışıyorlar bu büyük gerçeğin. Görmezden gelmeye, lekelemeye, sıkışınca da Cumartesi Annelerinin acısını kendilerine siper etmeye kalkıyorlar. Sanki biri diğerinin muadiliymiş gibi onları gösterip bunları gömüyorlar. Arsızca ahlaksızca…
Keza PKK’nın ve destekçilerinin foyasını “Yoldaşını Öldürmek” ve “Onlar Daha Çocuktu” adlı iki kitapla ortaya çıkaran Aytekin Yılmaz, önemli bir noktaya dikkat çekti Pazar günü konuk ettiğimiz İnce Fikir programında.
“PKK’nın yıllarca esnafı kepenk kapatmaya zorladığı Diyarbakır’da bu anneler bir gün bile olsa HDP’ye kepenk kapattırdılar. Semboliktir ama önemli bir işarettir. HDP kepengini artık temelli kapatmalıdır.”
Aynen katılıyorum. Aytekin Yılmaz ile 2012’de Star gazetesi için yaptığımız röportajda cezaevlerinde PKK talimatıyla ölüm orucuna yatanları ve arkasındaki yalanları konuşmuştuk. O günlerden bu yana kamuoyuna PKK ve diğer sol terör örgütlerinin devşirdiği insanlara köle muamelesi yaptığını, sol liberal çevrelerin de bu istismar ve işkenceleri, örgüt içi infazları bildiği halde suskunlukla, hoşgörüyle karşıladığını anlatıyor Aytekin Bey.
Gerçekten de öyle. Öyle olmasaydı eğer, Diyarbakır’daki o eylem PKK’ya değil devlete karşı olsaydı akın akın giderlerdi destek olmaya. İmza toplar, basın açıklaması yapar, ortalığı birbirine katarlardı. Tek pusulamız vicdanımız, insan haklarının tek savunucusu biziz, diye terör örgütü lehine piyasa bile yaparlardı.
Ama bu cinayetlerin, insan kaçakçılığının ve istismarının, örgüt içi işkencelerin ve infazların sahibi devlet değil de PKK terör örgütü olduğu için şimdi hepsi sus pus.
Barış Pınarı Londra’da
Türkiye’nin güneyinde bir terör devletçiği kurma planı bozulunca ve iki süper güç aynı anda Türkiye ile mutabakata varınca, PKK gibi yandaşları da fena dağıldı. Barış Pınarı’nın başladığı 9 Ekim’den beri Avrupa kentlerinde 400’ün üzerinde gösteri düzenleyip 40 insanımızı yaraladılar. Almanya ve Fransa başta olmak üzere hükümetler de müsamaha gösterdi bu rezilliğe.
Son olarak Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Döğücü maruz kaldı benzer bir saldırıya. Londra’da Türkiye aleyhine yapılan propagandaya ve PKK övgüsüne itiraz ettiği için. Kendisine geçmiş olsun der, terör destekçilerine hatırlatırız. Algılara oynayabilirsiniz ama gerçeği değiştiremezsiniz.