Gizli görüşmede yakalandılar... CHP sözcüsü Faik Öztrak, İYİ Parti’li Durmuş Yılmaz ve kimi IMF yetkilileri...
Mekân, Ankara Hilton Oteli...
Basına haber verilmiyor.
Çünkü toplantı “çok gizli...”
Partilerin haberi var mıdır?
Faik Öztrak’ın, toplantı öncesi “büyüklerini” bilgilendirdiğini tahmin ediyorum. Ama aynı şeyi Durmuş Yılmaz için söylemek çok zor.
İyi Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Mustafa Cihan Paçacı görüşmeden haberi olduğunu söylüyor: “Durmuş Bey bana daha önce bilgi verdi, böyle böyle bir toplantı olacağını. Ama IMF midir, nedir onlar bilmiyorum yani...”
Böyle söylüyor ama büsbütün adamını ateşe atmıyor: “Ben katılmasının faydalı olacağını söyledim. IMF’ciler Durmuş Bey’i tanırlar, eski dostlukları vardır. O açıdan onlar Durmuş Beyle temas kurmuşlardır. Durmuş Bey, bizim ekonomi politikalarımızda çok saygın bir isim. Türkiye açısından da öyle... Türkiye'nin bu insana sahip çıkması lazım... Katılmasının faydalı olacağını söyledim. Herhangi bir problem yok.”
Durmuş Bey çok değerli bir insan olabilir...
Ona sahip çıkalım, iyi de, önce Cihan Paçacı ona sahip çıksın...
Bakın, “Durmuş Yılmaz’ın parti adına mı, bireysel mi katıldı” sorusuna Cihan Paçacı ne cevap veriyor: “Valla onu tam olarak bilmiyorum. Parti adına veya kendi adına, tam emin değilim. Ama kendisine öyle bir davet geldiğini, katılma durumunu sordu. Ben de ‘katılabilirsiniz’ dedim. CHP ve İyi Parti orasından emin değilim. Ama partimizin milletvekilidir. Onlar hangi amaçla çağırdılar onu bilmiyorum.”
Buradan şu sonucu çıkarabilir miyiz?
Durmuş Yılmaz, partisinden habersiz, IMF’cilerle iş çeviriyor.
Ne iş çevirdiği sorusunun cevabını Faik Öztrak’ta aramalıyız.
Önce Faik Öztrak kim, ona bakalım:
Türkiye’nin ekonomik olarak dibe vurduğu 2001 krizinde Hazine Müsteşarlığı’na getirildi.
Uluslararası finans çevrelerinin bildiği ve birlikte çalışmaktan hoşlandığı/hoşlanacağı bir isimdi... (Türkiye’deki “yerli” mallar da onu çok seviyordu. Çünkü babasının oğluydu. Babası, birkaç kez, darbe hükümetlerinde bakanlığa getirilmişti. Faik’i de paraşütle indirmeye çalışmışlardı ama imdada 2002 seçimi yetişmişti.)
Kestirmeden söyleyelim:
Dünya Bankası’ndan Türk ekonomisinin başına paraşütle indirilen Kemal Derviş’in bir numaralı adamıdır...
Bu nitelikleri “değerlendirildiği” için, Kemal Derviş tarafından Hazine Müsteşarlığı’na atandı.
Sebep?
Çok açık:
Borç vererek Türk ekonomisinin yönetimini ele geçiren IMF’yi hoşnut etmek... Çünkü Kemal Derviş’in direktörlüğünü yaptığı IMF programının başarılı olması için uygun aktörlere ve “dikensiz gül bahçesi”ne ihtiyaç vardı.
Faik Öztrak bu nedenle Hazine Müsteşarlığı’na getirildi.
Siyaset kurumu ikna edilebilseydi, ekonominin başına getirilecekti ve IMF bu duruma çok sevinecekti. (Faik de, babasının oğlu olarak çok mutlu olacaktı.)
Kemal Derviş ve yamağı konumundaki Faik Öztrak’ın (ve de sonradan Merkez Bankası’nın başına getirilen Durmuş Yılmaz’ın) kurtuluş reçetesi şuydu: “Yüksek vergi, yüksek enflasyon, yüksek faiz, yüksek kur ve sıfır yatırım...”
Kısacası, ulusal ekonomiyi tasfiye etmek ve ülkeyi yüksek faizle semiren uluslararası finans çevrelerinin kulu kölesi yapmak...
Bu plan işlemedi.
İlk seçimde aparatları ve aktörleriyle birlikte tasfiye edildiler.
Şimdi otel köşelerinde IMF’yle gizli-kapaklı ne görüşüyorlar?
Neyin sözünü veriyorlar?
IMF’yle yeni bir stand-by anlaşmasının (yani yeni bir “kölelik mukavelesi”nin) sözü mü?