Seçildikten üç ay sonra kendini işaret ederek “kahraman” adında bir övgü kitabı yayınlatan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu yine bir imaj çalışması içinde.
Kanal İstanbul üzerinden ülke gündeminde yer bulmak, CHP dahil muhalefet cephesinde epeydir hareketli olan rakiplerini ekarte etmek ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından muhatap alınmak istiyor.
İstiyor ki Erdoğan Kanal İstanbul’u ona karşı savunsun. Onu ikna etmeye çalışsın. Onun PR’ını yapsın.
Koltuğa oturur oturmaz partizanca işçi çıkarmak, sık sık tatile ve yurt dışı gezilere çıkmak, yurda döner dönmez üstüne vazife olmayan meselelerde ithal ezberleri tekrarlamak dışında henüz bir icraatı bulunmayan İmamoğlu’nun şahsi bir amacı var.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu yok sayması bu yüzden.
CHP’yi atlayıp karşı cepheyi oluşturan partilerle doğrudan görüşmesi -mesela İP Genel Başkanı Meral Akşener’i evinde ziyaret ederek- kendini muhalefet lideri olarak belletmesi bundan.
Kazıyor İmamoğlu. Köstebek gibi. Kanalın ucu Külliye’ye çıksın istiyor.
Akşener ziyaretinden sonra Kanal İstanbul’u görüşmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan randevu talep ettiğini ilan etmiş. “Beklentimiz bu. Israr edeceğim. Sayın Cumhurbaşkanı bizi davet ederse koşa koşa gideriz” demiş.
Davet olsa hakikaten koşarak gider. Dipten yol bulmaya çalışıyor neticede. Cumhurbaşkanı’nın daveti ise kırmızı halı serilmiş, spotlarla aydınlatılmış, rakipten temizlenmiş yol demek, onun için.
ARAŞTIRMADAN KONUŞTU
Kanal İstanbul elbette tartışılacak. Uzmanlar, taraflar, STK’lar vatandaşlar, proje hakkında görüş bildirip tutum alacak. Bu normal. Fark şu, İBB Başkanı Kanal İstanbul’u kendisi tartıştırmak istiyor.
Hayalin ve icraatın siyasi sahibi Cumhurbaşkanı, siyasi taşıyıcısı AK Parti, diğer siyasi destekçiler, 7 üniversitenin hazırladığı raporlar, 20 farklı disiplinden 200 uzmanın 9 yıl boyunca sürdürdüğü çalışmalar, teknik yön dışında projenin Türkiye’ye sağlayacağı stratejik üstünlük vesaire hepsi bir tarafta dursun, İmamoğlu’nun yürüttüğü kampanya dikkate alınsın istiyor.
Herhangi bir çalışması da yok halihazırda. Ocak ayında çalıştay yapacakmış. Çalıştay’ın hangi kaygıyla kimlerle yapılacağını da sonucunu da tahmin etmek zor değil. Ama İmamoğlu’nun henüz yapılmayan çalıştayı, henüz bildirmemiş uzman görüşlerini ipotek altına alarak sonuç bildirmesi ve “istemeyiz” pozisyonuna geçmesi işin ısmarlama olduğunu göstermesi bakımından gayet manidar.
Ezberini bozmamak için başka zahmetlere de girdi İBB Başkanı. Liyakat sahibi kişiler diyerek çalışmaya devam ettiği iki üst düzey yöneticiyi sırf Kanal İstanbul’a olur verdikleri için İBB’deki işlerinden etti mesela. Böylece kriterinin “liyakat” değil “sadakat” olduğunu da cümle aleme ispat etti.
MUHATABI BAKANDIR
Anlaşılan o ki Kanal İstanbul’da sörf yapmayı ve Cumhurbaşkanı kendisini muhatap alsın diye velveleyi sürdürecek İBB Başkanı.
Gerçekten sorular sorup itirazlarını dile getirmek ve hatta ikna etmek ya da ikna edilmekse eğer maksadı, Cumhurbaşkanı Erdoğan değildir muhatabı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’dur. Bu işin ve kendisinin hükümetteki muhatabı odur çünkü.
Nitekim geçen hafta doğrudan İmamoğlu’nun itirazlarını kamuoyuna açık şekilde cevapladı Bakan Bey. Kanal İstanbul’a ilişkin ÇED sürecinin Türkiye’nin en geniş katılımlı, en şeffaf süreçlerinden olduğunu, raporun yeterliliğini ve yetkinliğini, nasıl önlemlerin alındığını anlattı Bakan Kurum.
Buna rağmen yine de detay isteyebilir İmamoğlu. Cumhurbaşkanlığı’na kaçak kanal açacağına, muhatabından geniş ve özel bilgi alabilir.
Bunu bile yapmak istemiyorsa eğer Kanal İstanbul'a olumlu görüş bildirdiği için kovduğu Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Prof. Dr. Fuat Alarçin ve İSKİ Planlama Şube Müdürü Ahmet Şahin'i İBB’ye davet edip onlardan da bilgi alabilir.
Herkesin yeni yılını kutlar, 2020'nin ülkemize ve tüm insanlığa sağlık mutluluk, iyilik güzellik, bolluk bereket getirmesini dilerim.