Sabredince oluyormuş... Bundan sonra (mazbatasını aldıktan sonra tabii) “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” unvanını kullanabilir...
Bu unvanı Anıtkabir Şeref Defteri’ne taşıyabilir...
Kıbrıs’ta yapacağı görüşmelere yine bu unvanla gidebilir...
İBB binasını “legal” afişlerle donatabilir...
Demek ki, milletin kararını beklemek gerekiyormuş.
Millet kararını verdi ve dedi ki, “Ekrem İmamoğlu beş yıl boyunca İstanbul’u yönetecektir. Başarılı olursa, siyaset onu daha üst noktalara taşıyabilir. Başarısız olursa, Nurettin Sözen gibi, tüy diken belediye başkanları listesinde yerini alır ve bir defter açılmadan kapanır...”
Ekrem İmamoğlu’nun (her ne kadar “yalan”ı siyasal bir enstrüman olarak kullansa da), bunları düşünecek/hesap edecek uyanıklığa sahip olduğunu düşünüyorum.
Kendisine, naçizane, bazı tavsiyelerim olacak:
BİR- Madem artık belediye başkanı oldu ve “İstanbul Büyükşehir Başkanı” unvanını kullanabilecek, yeni bir sayfa açmalıdır. Daha doğrusu, makamının ağırlığına uygun davranmalıdır. Kendisine yönelik eleştiriler karşısında “hırçın” ve “düşmanca” bir tutum takınmamalıdır. Nefsine düşkün bir siyasetçi portresi çizmemelidir ve zırt pırt mahkeme kapısı aşındırmamalıdır. Olgun olmalıdır. Tahammüllü olmalıdır. Muarızlarını lafta değil, gerçekte sevmeli ve kucaklamalıdır.
İKİ- Yalan söylememelidir. Yalan, bir siyaset biçimi ve yordamı değildir. Kalıbının adamı olmalıdır. Mesela, Ordu Valisi’ne “İt” dediğini hepimiz duyduk. Bütün Türkiye duydu... Hal böyleyken, inkâr yoluna saptı, çocukça bir yalanla kendini kurtarmaya çalıştı. Efendim, çok konuşma yapmış da, sesi kısılmış. Aslında “basitlik” demiş, sesi kısıldığı için “bas” kısmı duyulamamış, geriye “it” kalmış. Böyle bir savunmaya lüzum yok. Böyle yalanlara (basitliklere) tamah etmemeli, kendisini iyice düşürmemelidir.
ÜÇ- İstanbullular yeni bir belediye başkanı seçtiler... Bu makama uygun bir “dil” içinde kalmalıdır. Bir diğer ifadeyle “hududunu” bilmelidir... “İlan edilmemiş Cumhurbaşkanı” gibi ortalarda dolanmamalıdır. 2023 yılında ortaya sandık konulduğunda, Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyabilir. Bunun önünde yasal bir engel bulunmuyor... O tarihe kadar çözülmediyse, S-400 krizi ve Doğu Akdeniz’deki gerilime ilişkin düşüncelerini söyleyebilir, görüşleri doğrultusunda seçmeni konsolide edebilir, Cumhurbaşkanı seçilirse de kendi üslubunca bu meselelerin halli yoluna gidebilir.
DÖRT- CHP’nin istikbaldeki genel başkanı havalarına girmemelidir. Bugün esamisi bile okunmayan Muharrem İnce’den ders almalıdır ve genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilişkilerini öngörülen hiyerarşi çerçevesine oturtmalıdır. Unutmamalıdır ki, kendisinde “yönetilebilir” bir başkan vehmettikleri için o makama getirdiler, yani ortak aday gösterdiler. Haddini, hududunu ve görevinin sınırlarını bilmelidir. Erkenden kafa çıkarmamalıdır.
BEŞ- “Ortak aday” olduğu için, haliyle beklentilerin odağındaki isim olacaktır. PKK’lıların, Saadet’çilerin, AK Parti içindeki AKP’lilerin, FETÖ’cülerin, Abdullah Gül’cülerin, Meral’cilerin ekstra desteğiyle belediye başkanlığı seçimini kazandı. Kendisinden çok şey (kadro, bankamatik memurluk, ihale, vs...) isteyeceklerdir. Kime ne verir, İstanbul’un imkânlarından kime ne koklatır bilemem ama FETÖ’cüler ve PKK’lılardan özellikle uzak durmalıdır, terör örgütlerinin umudu haline gelmemelidir. “Veri kopyalama” türünden netameli işlere asla yeltenmemelidir.
Bunlar, naçizane, abi tavsiyeleri...
Dikkate alır ya da almaz.
İstanbul’daki “barış” ve “icraat” döneminin devamını istiyorsa, tercihini ona göre yapar!