Dün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, belediyelerde yürütülen terör soruşturmaları ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Daha önceki saatlerde de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun açıklamaları oldu.
İmamoğlu, devletin güvenliğini ilgilendiren bir konuda yargının görevini yapması gerektiğini savunacak yerde, İçişleri Bakanının şahsı ile polemiğe giriyor. Suçlamalarını, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kadar sürdürüyor.
6'lı masadakiler, Saraçhane tiyatrosundaki rolleri ile "İmamoğlu'nu yedirmeyiz, İstanbul'a çöktürmeyiz" algısının peşindeler.
Yargının, iktidarın emrinde olduğu algısı üzerinden, kimsenin adaletin önünü kesmesine seyirci kalınamaz. İmamoğlu'na, teröre destek çıkanlara dokunulmasını önlemeye çalışmakla, bunu da "bak gök kubbeyi başına yıkarız" kabadayılığı ile yapmakla bir yere varılamaz.
CHP'nin kazandığı büyük şehir belediye başkanlıklarında HDP'nin desteği, gizlenemeyecek bir gerçektir. Kaldı ki, HDP'liler her fırsatta CHP'ye dönüp "bizim sayemizde kazandınız" diye parmak sallamaktadır.
FETÖ ve HDP, CHP'nin belediye başkanlıkları kazanmasında aktif rol oynayacaklar, pay sahibi oyacaklar ama CHP'ye diyet ödetmeyecekler, öyle mi?
Devlet, CHP'nin terör örgütlerine diyet borcunu bildiği için elbette bu konuda müteyakkız olacak, devlete sızmaları önlemeye çalışacaktır.
Nitekim Bakan Soylu, dünkü açıklamalarında özellikle bunun altını çizdi.
Devlete savaş açan terör örgütlerinin iki yüzü var. Aslında illegal olan yapı, legal alanda kendini kamufle etmektedir.
FETÖ terör örgütü, 40 yıl boyunca kendisini "cemaat", "sivil toplum kuruluşu" olarak perdelemiş, sonunda 15 Temmuz 2016'da hain darbe girişiminde asıl yüzünü göstermiştir.
Terörle mücadelede en büyük tehditlerden birisi terör örgütlerinin meşru alanları kullanması ve sızmasıdır.
Devletin FETÖ terör örgütüne ilk koyduğu ilk teşhis, 'Paralel Devlet Yapılanması'dır.
Benzer şekilde HDP, PKK terör örgütünün legal sahada/siyaset sahasındaki yapısıdır.
Herkes biliyor ki, ha PKK ha HDP'dir.
Bugün maalesef buna, ha HDP ha CHP gerçeği de eklenmiştir.
Bakan Soylu diyor ki, "Dağdaki terörle mücadele ne kadar zorsa, legal sahadaki mücadele ondan biraz daha zordur. Çünkü dağdaki teröristi biliyorsunuz. Ama içerideki teröristin vereceği zararı bilmek, kestirmek dışarıdaki terörist kadar kolay değil. Onun için devlet kararlar alır."
FETÖ de, PKK da her iki terör örgütü de temelde münafıklık üzerine kurulmuştur.
Münafıkların özelliklerinden biri de emanete ihanet etmektir.
FETÖ kendisine emanet edilen millet evlatlarını; tanklardan, helikopterlerden, savaş uçaklarından milletine kurşun/bomba atan hainlere dönüştürmüştür. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, milletin emanetine ihanet etmiştir.
PKK da öyledir. Kürtler için savaştığını söyleyerek Kürt kardeşlerimizin evlatlarını, çoğunu da zorla kaçırarak dağa götürmüş, Mehmetçiğin karşısına dikmiştir.
Devletin içinden Türk Silahlı Kuvvetlerinden, yargıdan, emniyetten, bakanlıklardan binlerce FETÖ'cü ihraç edildi.
Pek çok HDP'li belediyede PKK kadroları tespit edildi. Ayıklandılar. Birçoğuna kayyum atandı.
Devlet bu sızmalar karşısında seyirci mi kalsaydı?
Türkiye'yi yönetmeye talip olan 6'lı masadakiler kayyumu kaldıracaklarını, FETÖ'cülere af getireceklerini vaat ediyorlar.
Cumhur İttifakı içindeki belediyeler, şehit ailesini işe alıyor.
HDP ise PKK'lı teröristlerin ailelerini işe alıyor.
İmamoğlu'na tek soru:
Bölücü terör örgütü PKK ile mücadele ederken evladı şehit düşen kaç aile mensubunu işe aldınız?
FETÖ hainleri tarafından İstanbul'da evlatları şehit edilen kaç aileyi işe aldınız?
Yazıklar olsun, CHP ve 6'lı masadaki diğer muhalefet partileri, iki terör örgütünün umudu halindedir...