İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Fatih Altaylı'nın Teke Tek programında "Aday mısınız" sorusuna "2010'dan bu yana Kılıçdaroğlu'nun en yakın yol arkadaşıyım. 'Ben adayım' demedim" şeklinde, "Daha önce durduğum yerdeyim, tutumumda bir değişiklik yok" anlamına gelen ifadeler kullandı.
Yani tutumunda bir değişiklik olmadığını ifade etti.
Görünen o ki, o meşhur "Karadeniz Turu" sonrasında "Kemal"ist isimlerin sun'i bir gerekçe üzerinden yürüttüğü; abartılı "linç" saldırılarının etkisi sürüyor.
Ama "kendini taca veya auta atmadığını" her fırsatta ima ediyor. Halk Ekmek Fırını açılışında, hem de genel başkanının yanında "Bu şahane ülke artık ehil eller tarafından yönetilmiyor" diyerek, "yerel"den "genel"e mesajını sürdürmüştü.
Bu tür tutumundan çok rahatsız olan Kılıçdaroğlu da "Genel başkanımdan destek bekliyorum. Vaktinizin yarısını İstanbul'a ayırmanızı istiyorum" ifadelerine karşılık, "Zaten İstanbul'a fazla geliyorum. Çalıştığınız sürece göreceksiniz. Bu halk hakkını ve desteğini verir. Bu çerçevede çalışmak gerekiyor" diyerek adeta "İstanbul'a önce sen zaman ayır" demişti!
Bu açılıştan sonra iki saat baş başa görüşmeleri ve Kılıçdaroğlu ile yakın çevresindekilerin İmamoğlu hakkındaki öfkeli beyanları da "adaylık problemi"nin devam ettiğini göstermektedir.
TATİL SAVUNMASINDA DA SAMİMİ DEĞİL...
Sayın İmamoğlu diğer bir tartışma konusunda da, "3 yılda 3 defa tatil yaptım. Toplam 20 gün" dedi. Oysa Sayın başkanı kimse, "Niye ailenle tatile gittin" diye eleştirmedi ki...
Millet, tatillerin zamanlamasını tartışıyor...
Bütün duyarlı insanlar Elazığ'daki vahim depremin üzüntüsünü yaşarken, deprem bölgesinde bir görüntü verdikten sonra soluğu Palandöken Kayak Merkezi'nde alması için Sayın başkanı kim zorladı acaba?
Anadolu'nun tabiriyle "Cenaze evinde ağlayan, düğün evinde oynayan" bir insan, bu milletin bir parçası değil; ancak profesyonel bir "ajans elemanı" olabilir.
Önceki akşam yine savunmaya çalıştığı "son tatil faciası" çok daha vahimdir.
Malumunuz Kurban Bayramı'nda, yoğun sağanak sebebiyle İstanbul'un bazı semtlerini su basmıştı ama Sayın İmamoğlu'nun yine "tatilde" olduğu ortaya çıkmıştı! Bu konuda sabıkalı olduğu için yoğun eleştirilere muhatap olan İmamoğlu, "Sağanak geliyorum demiyor" şeklinde kendini savunmuştu!
2019'daki su baskınlarında da tatilde yakalanmış ve kendisini "Meteoroloji doğru zamanda doğru ve önemli uyarı yapmadı" diye savunmuştu! Oysa bu bayram öncesinde hepimiz şahidiz ki Meteoroloji uyarı üzerine uyarı yaptı; renk renk alarmlar verdi. Bayram öncesi bütün TV kanalları "Aman dikkat" yayınları yaptı. Mevsim normalinin 5 katı yağış düştüğünü Sayın İmamoğlu kendisi söylüyor.
Artık insanların evden çıkarken bile telefonundaki hava durumu uygulamalarını kontrol ettiği bir zamanda, İmamoğlu bütün bu uyarıları hiç duymamış mı? Bu uyarılar doğrultusunda İBB hiçbir koordinasyon yapmamış ki; İmamoğlu hiçbir şey olmayacak zannettiği için tatile gitmiş öyle mi?
Bu mümkün mü?..
Sözün kısası, "İstanbullu selde yüzüyor; İmamoğlu Fethiye'de yüzüyor" dedirtmek için ne gerekiyorsa yapmış!
"Bunu niye yapsın ki?" sorusunun cevabı aslında "İmamoğlu adaylıktan vazgeçti mi?" sorusunun da cevabıdır.
İmamoğlu, "Büyükşehir belediye başkanlarımız işine baksın, buraları gelecek dönemde de kazanmamız başkanlarımızın performansına bağlı" diyen Kılıçdaroğlu'na, "Beni engellersen İstanbul ile birlikte CHP'yi de batırırım" mesajı vermişti. Zira, İBB'deki başarı Türkiye'yi getirdiği gibi başarısızlık da götürecektir.
Anlayacağınız CHP'nin Ankara-İstanbul hattı hâlâ çok şeye gebedir.