İbn Haldun Üniversitesi’nde rektörümüz Recep Şentürk ile benim birlikte yaptığımız “İlm-i Nefs ile Modern Psikolojinin Diyaloğu” başlıklı tartışmanın ilkini geçen çarşamba günü yaptık.
Giriş düzeyindeki ilk tartışma canlı ve renkli geçti. Programı isterseniz YouTube üzerinden izleyebilirsiniz.
Münazara değil diyalog
Bu türden tartışmaların fonksiyon görmesi için birkaç unsurun bir araya gelmesi gerekiyor. Öncelikle etkileşim sürecinin kazan kaybet şeklindeki münazaradan çok diyalog şeklinde olması gerekiyor. Başlıktaki “diyalog” kelimesi bu sebeple seçildi. İkincisi, kendi içinde çeşitlilik gösteren bu iki farklı yaklaşımın bir yandan baskın paradigmasının ortaya konulması öte yandan kendi içindeki tartışmaların çeşitliliğinin ortaya konması gerekiyor. Üçüncü olarak da insanı / insan zihnini anlamaya çalışan bu iki yaklaşımın temel kavramlarının, kendi içinde gelişim sürecinin, önemli kişilerinin etkileşim silsilesinin ortaya konması gerekiyor. Böylece tartışmanın anlaşılabilir ve devam ettirilebilir olması sağlanmış olur. Son olarak da tartışmanın boyutlandırılması ve çeşitlendirilmesi gerekiyor. Sadece ruh / zihin, kalp / beyin vb. ikilemlere sıkışmış bir tartışmanın ilerleme şansı yok. Bu yaklaşımlardan kalkarak erdem, mutluluk, aşk, rahatsızlık ve tedavi, eğitim vb. alanlara da tartışmanın bağlamından kopartılmadan genişletilmesi gerekiyor.
İki entelektüelin tartışması
Bu tartışma ilm-i nefs ve modern psikoloji tartışması olmakla beraber entelektüel arayışı olan akademisyen iki kişinin tartışması. Bu ayrım iki açıdan önemli... Birincisi ikimizin de akademik kimlikleri çok boyutlu. Recep Hoca İlahiyat kökenli ve sosyoloji doktorası var. Ayrıca Arapçası var ve geleneksel bilgiye hakim. Ben tıp doktoru, psikiyatrist olmamla beraber son sekiz yılımı psikoloji bölümlerinde geçirdim. İkinci olarak, Recep Hoca ilm-i nefs alanını kendi anlama biçimiyle ben de modern psikiyatri/psikoloji alanını kendi anlama biçimimle ifade etmiş oluyoruz. Ayrıca bu tartışmanın şu anki mesleki pozisyonlarımızın doğal çıktısı olmaktan ziyade, İslam Medeniyetine aidiyet duyan iki kişinin hakikat arayışının bir sonucu olduğunu da söylemek isterim. Bu sebeple bu tartışmayı aslında “grup içi diyalog” olarak adlandırmak daha doğru...
Bahtsız bedevi pozisyonu
Bu tartışmada benim pozisyonum “bahtsız bedevinin” haline benziyor. Bir taraftan modern psikiyatri / psikolojinin birikimine inanıyorum. Modern psikolojinin 150 yıl boyunca beyni ve zihni anlamamızda önemli ilerlemeler kat ettiğine inanıyorum. Bu birikimin dikkate alınmayı hak edecek kadar sahici bilgi içerdiğini, insan acılarını azaltmada da etkili araçlar ürettiğine inanıyorum. Üstelik bu birikimi kullanarak hekimlik ve terapistlik yapıyorum. Bu sebeple modern psikiyatri / psikolojisi tarafını savunurken sadece bir rol gereği savunan bir pozisyonda değilim.
Öbür taraftan tıp öğrenciliğimden beri “tıbbı nebevi” tartışmalarını yapan kişilerin içindeydim. Psikiyatri ihtisasına başladığımdan beri zihnimin bir kenarı ilm-i nefs ile ilgili arayışlarda oldu. Çünkü, İslam Medeniyetine güçlü bir aidiyet duyuyorum. Ayrıca, modern psikiyatri/psikolojinin yetersiz olduğu, kanıtlayamadığı boşlukları ideolojik bir tutumla doldurduğunun farkındayım. Bu sebeple de tartışmada savunduğum pozisyonun tam gönüllüsü de değilim.
Pozisyonların sahici temsili
Yine de ortaya sahici iş çıkarabilmemiz için modern psikiyatri/psikoloji pozisyonunu savunmakta kararlı olmayı düşünüyorum. Etkileşim ve hesaplaşmaya girdiğimiz bir düşünceyi, olduğunun dışında kötü bir formuyla ortaya koyup, kolay hesaplaşmak büyük yanılgılar üretir. Ayrıca modern psikolojinin tezleri daha açık ve ortada iken ilm-i nefs alanının ne söylediğini daha açık anlamaya ihtiyacımız var. Bu sebeple de Recep Hoca’nın bu birikimini daha açık bir şekilde ortaya koyması için bolca soru sormayı planlıyorum.