CHP’de kurultay gerilimi artıyor. Dün 59 il başkanı Ankara’da ortak açıklama yaparak, delegelere “Kurultay taleplerinizden vazgeçin” çağrısında bulundu. Kılıçdaroğlu’na verilen bu destek bir işe yarar mı?
Muhalif kanadın önde gelen isimlerinden CHP PM Üyesi Gaye Usluer, Habertürk TV'de yaptığı açıklamada, “Yarısı kurultay delegesi olmayan il başkanlarının iradesi, delegelerin üzerinde değildir. Kurultayın yapılmama isteği, mevcut hegamonik yapının bozulmaması isteğidir” dedi. Yani “il başkanları diktatörün yanında” diyor.
Usluer ekliyor: “900 ilçe örgütü var, ilçe delegeleri Ankara’daki ortak çağrıya kulak asmayacaklardır.”
Kurultay delegelerinin, il başkanlarının açıklamasından etkilenmeyeceği bilindiği halde Kılıçdaroğlu neden muhaliflere gözdağı veriyor. Delegelerin iradesini etkilemeye çalışıyor? Neden diktatör gibi davranıyor?
Tek bir cevabı var; Kılıçdaroğlu zor durumda…
CHP lideri bu hamleden önce de “büyük değişim hazırlığımız var” diyerek kendince imzaların artmasını frenlemeye çalıştı.
Manzara şu:
1. Devrilmek üzere olan her lider gibi Kılıçdaroğlu da gerçeği görmek istemiyor. Dağdan inen çığı, bulut alçalması zannediyor.
2. Durumun farkında fakat bir bildiği var. Bir numarası var ki, “İmzalar toplandıysa getirsinler. Genel Merkez yerinde duruyor" restini çekiyor.
CHP’liler de artık itiraf ediyorlar; kötü yönetilen bir sürecin içindeler. Ankara İl Başkanı Rıfkı Güvener’in dün okuduğu ortak açıklamada, “İhtiyacımız olan kurultay değil, birlik içinde bu karanlık süreçten çıkabilmektir” deniyordu.
CHP neden böylesine karıştı?
Aslında mesele, Muharrem İnce’nin, “beklenen lider” olarak ortaya çıkması meselesi değil.
CHP’liler de farkında ki, İnce’de liderlik kumaşı yok.
Gördük işte, bir dediği bir dediğini tutmadı. “Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkmam” dedi, arkadan dolanıp çıktı. “Beni Amerikalılar aradı, seçimden sonra açıklayacağım” dedi, açıklamadı. “Erdoğan’la Pensilvanya’ya giden şahıs söyledi” dedi. O şahsın da ismini haftalar geçti vermedi. “Büyükelçiler, ‘Erdoğan’ı yargılayacak mısınız’ diye sordu” diye TV’de canlı yayında söyledi. Hemen ertesi gün “öyle bir şey demediler” dedi. Daha da saysak sütunumuz yetmez.
“Atatürk’ün kurduğu parti”de; “Cumhurbaşkanı seçilirsem Demirtaş’ı başkan yardımcısı olarak davet edeceğim. Bakanlar Kurulunda da bir HDP’li olacak” diyen birisi CHP genel başkanlığa layık görülür mü?
Nedir o zaman kurultay dalgası?
Mesele, Kılıçdaroğlu ile hesabı olanların “hesap günü geldi” diye ortak harekete geçmesidir.
CHP’nin içini bizden iyi bilen Mahmut Övür, dün Sabah’ta şunları yazdı:
“CHP'nin son dönem ‘kurucu babaları’ diyebileceğimiz Deniz Baykal'a yakın isimler, eski genel başkanlardan Hikmet Çetin, partinin önemli isimlerinden Ali Topuz ve Önder Sav bile sahada, imza topluyor.
Öte yanda, kurultay için sol kanat denilen Fikri Sağlar, Nihat Matkap, İlhan Cihaner - Selin Sayek Böke gibi isimler de yoğun çalışıyor. Bu süreçte belki de en ilginç ayrışma Alevi eksenli siyasi aktörler arasında yaşanıyor.”
CHP’de, FETÖ kumpası bir kaset tezgâhı ile Baykal’ın indirilip Kılıçdaroğlu’nun başa geçmesiyle başlayan dönem artık bitiyor.
Kılıçdaroğlu, tereyağından kıl çeker gibi ele geçirdiği CHP’yi öyle kolay terk edemeyecek.
Bir numarası var da, muhalefeti etkisiz hale getirirse, bu da CHP’nin parçalanması demek.
Kırk katır mı, kırk satır mı demem bu yüzden…