Kılıçdaroğlu için Kemal isminden dolayı bu benzetme yapılmıştı.
Tutmadı… Tutmazdı...
Bay Kemal “İkinci Ecevit” olmaya çalıştı. Bu işin kasketle olamayacağı da görüldü. Hiç kimse aslının yerini tutamazdı.
Ayrıca tarihsel şahsiyetleri hele hele Atatürk gibi Cumhuriyet’in kurucu büyüğünü yaşayan bir şahıs üzerinden indirgemeci/özdeşleştirici bir anlayışla siyasi iktidar kavgalarının orta yerine sürmek son derece hatalıdır.
Çünkü kendini Atatürk’le özdeşleştiren veya siyasi kavgasına Atatürk’ü alet eden kişi yenildiğinde Atatürk ne hale düşürülmüş olur bir düşünsenize.
Kılıçdaroğlu, kendisinden ne Atatürk ne de Ecevit çıkmayacağını onca yenilgiden sonra anladı. Gene sıkıştığında Atatürk ve Atatürkçülük demeye devam ediyor lakin dozuna dikkat ediyor.
Atatürk tarihsel koşullar gereği CHP Başkanlığı yapmış olsa bile CHP’lilerin tek başına sahiplenip sembolleştireceği bir isme dönüştürülecekse o zaman başkalarının Atatürk üzerinden sigaya/sorguya çekilmesi, ötekileştirmenin ötesinde bir patolojiye işarettir.
Atatürk‘ün CHP’lilik kimliği üzerinden günümüzde siyaset inşa edenler nedense Atatürk’ün “Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi”nin kurucusu olduğu gerçekliğini örtmeye çalışıyorlar. Gündeme getirildiğinde bu gerçekliğin “tarihsel mecburiyet” olduğunu söylüyorlar. O zaman Atatürk’ü de tarihsellik bağlamında ortak bir değer tahtına oturtup CHP’lilik aidiyeti üzerinden başkalarına karşı adeta bir “siyasi silah” gibi kullanmaktan kaçınmak gerek.
***
Yalova metaforu üzerinden tarihteki Atatürk’ün günümüze Bay İnce gibi entellektüel düzeyde çapsız bir politikacı tarafından taşınması hayli sakıncalar içeren bir tutumdur.
Bay İnce’nin adeta kendini “İkinci Atatürk” gibi görerek irat ettiği nutuklar hem Atatürk’ü zararlı bir kutuplaşmanın sembolü haline dönüştürüyor hem de Atatürk üzerinden sağlıksız tartışmalara ve polemiklere kapı aralıyor.
Bay İnce’nin “Memleketi kurtarmak” eksenine oturttuğu düşmanlaştıcı dil kutuplaştırıcı dile rahmet okutturuyor.
Bay İnce’ye göre Cumhurbaşkanı Erdoğan Atatürk’ün Cumhuriyetini ve kurucu değerlerini yok eden bir düşman! Memleketi bu düşmandan kurtarmak Atatürk’ün izinden gidenler için bir mecburiyet! Erdoğan düşmanından memleketi kurtaracak tek yiğit de kendisi! Daha doğrusu “İşgal altındaki memleketi kurtaracak ikinci Atatürk” kendisi!
Erdoğan’ı kutuplaştırmakla suçlayanların bu düşmanlaştırıcı anlayışa ne diyeceklerini merak ediyorum doğrusu!
“Partili Cumhurbaşkanının tarafsız olamayacağı” varsayımı üzerinden Erdoğan’a “namus ve şeref” bahsinde hayasızca saldıran Bay Kemal ve Bay İnce’nin Atatürk’ün yakasındaki parti rozeti için ne diyecekleri elbette merak konusudur.
Bay İnce yakasından çıkardığı “CHP rozeti”yle artık tarafsız olduğu mesajını önemsiyorsa kendini özdeşleştirdiği Atatürk’ün yakasından asla çıkarmadığı “CHP rozeti” için ne diyeceğini de elbette bizler önemseriz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tıpkı Atatürk gibi “Partili Cumhurbaşkanı”dır. Bu halkın kabul ettiği anayasa gereğidir. Lakin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakasında her daim “Türk bayraklı rozet” bulunmaktadır.
***
Bay İnce’nin “Kur’an’ın Türkçeleştirilmesi” tarzındaki bir tartışmayı günümüze, seçim arefesine taşıması gereksiz ve tehlikeli polemiklerden hoşlandığını gösteriyor. Lakin bilsin ki bu polemikler onun boyunu da, çapını da aşar.
Atatürk’ün günümüz siyasetine bu şekilde taşınması, “Kur’an’ın Türkçeleştirilmesi” gibi bir konunun siyasi alana çekilmesi CHP’nin geçmişten hiç de ders almadığını gösteriyor.
“Ezanın Türkçeleştirilmesi”ni, bazı camilerin ahıra dönüştürülmesini, Kur’an öğretiminin yasaklanmasını vs. bu aziz millet hiç unutmadı. O yüzden CHP çok partili hayata geçtiğimiz tarihten bu yana iktidar yüzü göremedi. Varsın Bay İnce kendisini “İkinci Atatürk” olarak görmeye devam etsin! Varsın Atatürk’ten sonra kendisiyle beraber Yalova’nın tekrar “Cumhuriyetin yazlık şehri” olacağını hayal edip dursun!
Boşuna dememişler: “Aç tavuk kendini darı ambarında sanır.”