Cumhur İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım talip olduğu yeni sıfatı için kazanılmış diğer sıfatlarından soyunarak İstanbul’a daha fazla konsantre oluyor.
Önceki akşam 7 ay yaptığı TBMM Başkanlığı görevinden mutmain bir edayla istifa etti.
31 Mart sonrası, eğer İstanbullular ona “Şehr-i Emin” mührünü verir ise Milletvekili sıfatına da veda edecek. Ve Kafkaslardan Balkanlara, Ortadoğu’dan Orta Asya’ya ve Avrupa’ya tüm bölgenin incisine, coğrafyanın payitahtına Başkanlık edecek.
Binali Yıldırım’ın İstanbul adaylığı hep “büyük bir özveri” olarak değerlendirildi başından beri. Şüphesiz öyledir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Başkanlık etmenin şerefi kolay vazgeçilecek bir şey olmasa gerek. Cumhurbaşkanı için Cumhurbaşkanlığı Forsu kullanıldığından protokolde 1 numara olmak da öyle. Bu açıdan kati surette “fedakarlık” yapıyor Binali Bey.
İş yoğunluğu açısından da öyle mutlaka. Genel Kurul’u yönetmek ve Meclis’i temsil etmek İstanbul’da sırtlanacağı yükün yanında Anka Kuşunun kanadından düşmüş tüy gibi hafif kalır.
Lakin öte yanda İstanbul’a Başkanlık etmek var! 20 milyon nüfusuyla büyük, hareketli, bereketli, kıpır kıpır bir şehrin sorumluluğunu alacak, sorun çözecek, İstanbulluların gönlünü fethedecek.
Kuşkusuz çok çalışacak, yorulacak. Ama işte TRT’nin bir şehir hatları vapurunda çekilen Çay-Simit-Sohbet programındaki gibi olacak her şey. Çalışmaktan muhtemelen yemek yemeye fırsat bulamadığı için bir yandan açlığını bastırma telaşı yaşayıp bir yandan da güzel işler yapmanın insana verdiği rahatlıkla, iki lokma arasında “onu da biz yaptık” deyiverecek.
11 yıl üst üste görev alarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en uzun süreli görev yapan Ulaştırma Bakanı oldu Yıldırım. Kamyon arkası yazısı gibi her tekrarda bir kez daha gülümseten “yolları böldük, sevenleri kavuşturduk” sözünün hakkını hakikaten verdi.
Son Başbakan ve yeni sisteme göre ilk TBMM Başkanı da oldu. Şimdi de yeni sistemde seçilen ilk İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak hikayeyi baştan yazacak.
İşin aslı Ankara’da Özhaseki, İzmir’deZeybekçi ve İstanbul’da Yıldırım ile AK Parti siyaseti, yerelde yeniden formatlanacak.
Cumhur İttifakı ilk seçimi Meclis’te kazanacak!
Takvim işlemeye başladı. Kimin aday gösterileceği üzerine yapılan polemiklerin, kulislerin ve tahminlerin ötesinde kayda geçirilmesi gereken şu belki de. TBMM Başkanlığı için adı geçen devlet adamlarının hepsi birbirinden değerli. Çok önemli hizmetleri ve temsilleri var. Ve hepsinin yakasında AK Parti rozeti var!
Yani seçimlere 40 gün kala TBMM’de bir sandık kurulacak ve halihazırda meydanlarda, salonlarda, televizyon ekranlarında AK Parti’nin yenileceğini, Cumhur İttifakı’na nasıl kaybettirileceğini anlatanlar için ilk hezimet şu 5 gün içinde yaşanacak!
Çünkü hangi isim seçilirse seçilsin AK Parti kazanacak! Ve Bahçeli’nin “AK Parti’nin adayı kim olursa biz onu destekleriz” sözü hatırlandığında 31 Mart gelmeden sandıktan Cumhur İttifakı zaferle çıkacak!
Berna Laçin utançtan kurtulur mu?
“İdam çözüm olsaydı Medine toprakları tecavüzde rekor kırmazdı! Konuşturmayın şimdi beni!” şeklinde attığı tweet nedeniyle yargılanan Berna Laçin beraat etmiş. Mahkeme “suç unsuru oluşmadı” demiş.
Medine örneğini durup dururken vermediği, Müslümanları aşağılama ve tahrik amacı taşıdığı açık aslında. Sıfır noktasında, bağlamsız işlenmiyor çünkü nefret suçları. Yürüyen bir meselenin içinde söyleniyor. Bir kasıt var yani. Ve şimdi aklanmış, sırtı sıvazlanmış bir Berna Laçin var karşımızda.
Üstelik “yanlış anlaşıldım, sanırım kendimi iyi ifade edemedim, inançlarına hareket ederek üzdüğüm insanlardan özür dilerim” var mı? Yok. Laçin üç vakte kadar yeni bir nefret suçuyla sahne alacaktır o halde!