G.Saray teknik direktörünün, 2-0 galip geldikleri son maçın ardından medyaya esip gürlemesine, yönetim de “Ağzına sağlık, az bile söylemiş” yaklaşımında bulundu. İki taraf da yanlış!
Eleştirilerin dozu zaman zaman kaçsa da, söylenenlerin büyük kısmı doğru eksende... Zaten bu kadar çok insanın aynı anda yanlış düşünüyor olması mümkün değildir.
İgor Tudor’un alaycı ve tepkisel konuşmaları, “Doğru söyleyen büyük kısım” dışındaki aşırı uçlu kişileri kapsıyorsa; o kadarını da sineye çekmek gerekiyor. Aksine davranış ve o türleri hedef alış, onlara katılmayanları da yanına çeker.
İgor, gereksiz küstahlığını yanlış zamanda, yanlış biçimde ve yanlış kişilere yöneltti. Bu suçlamalardan pay almaması gerekenler bile rahatsız oldu. O zaman bu çıkış ne işe ve kime yaradı?
Önümüzdeki hafta yapılacak Beşiktaş derbisinden sonra karşılaşılacak olumsuz bir skordan sonra, bakalım yine aynı yiğitliği gösterecek cesareti olur mu?
***
Tudor’un, Karabük’ten G.Saray’a geliş yöntemi etik değildi.
Tudor’un, teknik direktör olarak yeterli zenginlikte bir kariyer sahibi olmadığı ortadaydı.
Tudor’un oyuncu değişikliğinde zaafları olduğu biliniyordu.
Tudor’un takımı sisteme oturtma konusunda kararsız, hatta çaresiz olduğu gözlemleniyordu.
Tudor’un yanlış futbolculara yanlış yerde görev verme saplantısı olduğu (Tolga Ciğerci örneğinde olduğu gibi) ortadaydı.
Tudor’un bitirme noktasına getirdiği Yasin’in, medyaya yüklenmek için fırsat yaratan son galibiyetin mimarı olduğunu herkes anladı. Çürütülen bu değerin bir golü, bir asisti var. Onu bilinçli tercihle değil, zorunluluk yüzünden oynattı.
Tudor’un resmi/insani/sosyal ilişkilerinde sorunlu olduğu, dengeyi tutturamadığı çok açık. Aksi olsaydı, medyayı doğrudan ve acımasızca hedef almak gafletinde bulunmazdı.
***
Tudor’un ne olduğu, ne olmadığı, ne olamayacağı konusunda daha yığınla argüman sunabiliriz. Zaten mal meydanda... Bizim onu daha fazla hırpalamaya ihtiyacımız yok. Gereği de yok. Çünkü adam, kendi kendini bitirmek için çabalıyor.
Gülüp geçiniz!