Öncelikle ve önemliklilikle belirtmek isterim ki buradaki HDP’den kastım, Kürt-Türk karması sosyalist-Baasçı HDP yönetimidir.
HDP yönetimi ile seçmeni birbirinin aynı değil. HDP seçmeni yekpare bir topluluk değil. Onu da kendi içinde ayrıştırarak konuşmak lazım.
HDP seçmeni bir kaç türlüdür.
Bir:Çekirdek militan seçmen, sosyalist-ateist Kandil güdümlüdür. Ne yaparsanız yapın onları ikna edemezsiniz.
İki:Ateist Türk sosyalist örgütlere mensup seçmenler. Onlar sayıca fazla değiller lakin HDP içinde hayli etkinler. Onlar iflah olmaz din düşmanıdırlar. Erdoğan düşmanlıklarının sebebi budur. “Seni Başkan seçtirmeyeceğiz!” mottosu onların eseridir.
Üç:Kürt kimliği tanınsın, Kürt varlığı kabul edilsin, barış ve kardeşlik sağlansın, sorunlar silahla değil sadece siyaset yoluyla çözülsün diye oy veren dindar/muhafazakar/milliyetçi seçmen. Bunlar sayıca fazlalar. HDP içindeki Türk solunun belirleyici rol oynamasından, HDP yönetiminin sosyalist-ateist çizgisinden ve HDP’nin Kürtlere her seferinde kaybettiren siyasetsizliğinden rahatsızlar.
PKK/HDP cenahının sürekli kendilerine kan, can ve mal kaybettiren politikalarından, kendi evlatlarının kanının ABD/emperyalist devletlere peşkeş çekilmesinden, dahası zulme ve baskıya yaslanan tavrından fena halde rahatsızlar. O yüzden asıl HDP’ye can veren Kürt kitlesi şimdilerde derin bir sessizlik ve bekleyiş içinde.
Daha önce AK Parti’ye oy veren ama sonrasında HDP’ye dediğim nedenlerle biraz da konjonktürün dayatmasıyla oy veren dindar/muhafazakar/milliyetçi Kürtler kendilerine yeni bir mecranın açılmasını bekliyorlar.
Onları kucaklamaya hazır AK Parti dilinin Erdoğan tarafından ete kemiğe bürünmesi halinde HDP’nin nasıl bir siyasi çukura düşeceği görülecektir.
HDP bunu gördüğü için AK Parti-MHP ittifakı üzerinden “Kürt düşmanlığı” tezini bilerek işliyor. AK Parti’nin MHP’lileştiği ve Erdoğan’ın da Kürt düşmanlığına yönelmiş bir ırkçı olduğu iddiasını bilerek gündemde tutuyorlar.
Bütün bu iddiaların nasıl ahlaksız birer yalandan ibaret olduğunu sonraki yazılarımda işleyeceğim.
***
15 Temmuz gecesi turnosul işlevi görmüştür. ABD’nin emrindeki FETÖ’cü hainlerin asker üniformasıyla darbeye kalkıştıkları o gece kimin nerde durduğunu bilmezsek asıl gerçeği ıskalamış oluruz.
HDP’nin hiçbir milletvekili, yöneticisi ve belediye başkanı o gece Meclis’te ya da meydanlarda değildi.
Sahi neredeydiler? Sizce hiçbirinin meydanda olmaması tesadüfle izah edilebilir mi?
Olur olmaz her konuda meydana çıkan ve Kürtleri meydanlara çağıran HDP’li siyasi aktörler o gece niçin meydanlara inmediler? Niçin kendi kitlelerine “Demokrasiyi savunmak için haydi meydanlara!” diye çağrıda bulunmadılar?
Ey HDP, sen değil miydin darbelere karşı olduğunu söyleyen? Sen değil miydin sabah akşam demokrasiyi dilinden düşürmeyen? Sen değil miydin FETÖ’ye karşı olduğunu söyleyen?
Hadi hesap ver ey HDP, niçin FETÖ’cü darbeye karşı demokrasiyi savunmak adına meydanlara çıkma çağrısında bulunmadın?
Aldığın talimat doğrultusunda bekleyip durdun. Çünkü o darbeyi biliyordun. “Darbe mekaniği” deyip duruyordun. Daha doğrusu “çözüm süreci biterse darbe mekaniği devreye girer!” diyerek Erdoğan liderliğini tehdit edip duruyordun.
Çünkü o FETÖ’cülerin iplerini elinde tutan ABD, PKK’nın da iplerini elinde tutuyordu. Aynı “üst aklın aparatları” olduğunuz için darbeyi biliyordunuz. FETÖ ne kadar ABD’nin emrindeyse, PKK da bir o kadar emrinde. Sadece rolleri farklı.
O geceki tavrınız size verilen rolle alakalıydı. Beklediniz ki Erdoğan devrilsin, darbe başarılı olsun. Bunu yürekten dilediniz. O yüzden, “FETÖ’ye, darbeye karşıyız, demokrasiden yanayız!” türünden yalanların arkasına sığınmayınız. Siz dibine kadar ABD’nin Kürtlerisiniz ve tıpkı FETÖ’cüler gibi aynı güce hizmet ediyorsunuz.
Size oylarıyla can veren o yiğit Kürtler ise o gece ve sonrasında meydanlardaydılar...
Şimdi o Kürtler sizden hesap soruyor: O gece neredeydiniz ve niçin FETÖ’cülere karşı demokrasiyi savunmak için meydanlara çıkmadınız?