CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ankara Çubuk'ta katıldığı şehit cenazesinde, şehidin bir yakını tarafından yumruklanması, olayın kendisini aşan boyutta etki ve ehemmiyete ulaştı. Bir kere hep birlikte Kılıçdaroğlu'nun başına gelen bu tatsız olayı kınadık. "Şiddetle" kınamayanlar linç edildi. Terör örgütü PKK tarafından öldürülen şehidimizin acılı yakınlarına terörist bile denildi. Bu arada güvenlik birimleri şehit yakınını kelepçeleyerek göz altına aldı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun emniyet birimlerine haber vermeden, üstelik aile kabul etmemesine rağmen şehit cenazesine katıldığını dile getirmek ise saldırıya destek olarak lanse edildi. Hele de Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'nin son yıllarda PKK/YPG'ye toleranslı tutumundan söz açmak, hedef göstermek ve saldırıya tahrik etmek suçu kapsamında değerlendirildi.
***
Bu satırları yazmış olmaktan dolayı aynı muameleyi görme ihtimalim var, farkındayım. Bu baskıdan kurtulmak adına değil ama elbette ki Kemal Kılıçdaroğlu'na yapılanı ben de asla doğru bulmuyorum. Tıpkı Kılıçdaroğlu'nun partisini terör örgütlerinin söylemlerinin meşrulaştırıcısı haline getirmesini doğru bulmadığım gibi. Siyasette nefret dilinin hakim hale gelmesine azami katkı vermesini kabul etmediğim gibi. Siyaseti rekabet olmaktan çıkartan ve PKK ve FETÖ'yü sevindiren bir araç olarak kullanmasının Türkiye'ye barış değil huzursuzluk getirdiğini düşündüğüm gibi...
Tabii ki herkes kendine yakışanı yapar, yapmaya da devam edecek. Ama kimsenin şehit yakınlarının 'demokratik olmayan' tepkisi üzerinden Sivas, Madımak hatırlatması yapıp ülkeyi erken seçime taşıyacak bir kaos ortamına çekmeye hakkı yok.
***
Vatandaş tarafından saldırıya uğrayan ilk siyasetçi Kılıçdaroğlu da değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibi Hopa'da Kılıçdaroğlu'nun alnından öptüğü "devrimci eylemciler" tarafından taşlı sopalı saldırıya uğramıştı. Kendileri saldırıyı kınamak bir yana "Rüzgar eken fırtına biçer" demeyi tercih etmişti. Bekir Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun da katıldığı Hacı Bektaş-ı Veli'yi anma etkinliklerinde yumruklu saldıra uğramıştı, tıpkı Kılıçdaroğlu'nun başına gelen gibi. Kendisi de aynı etkinlikte olmasına rağmen ağzını açıp tek kelime etmedi CHP Genel Başkanı. Enerji Bakanı sıfatıyla Kayseri'de katıldığı bir şehit cenazesinde Taner Yıldız yumruklu saldırıya uğramış ve AK Parti camiası şehide hürmetten hiç yaygara etmemişti.
Üstelik tüm bu olaylar olurken hükümet PKK'ya silah bıraktırmaya, PKK sorununu kökten çözecek adımlar atmaya çabalıyordu. CHP'nin başını çektiği muhalefetin tavrı ise o günlerde halkı çözüme ikna etmek değil bilakis kışkırtmaktı. Bugün Kılıçdaroğlu'na yapılan saldırı üzerinden hükümetin istifa etmesi gerektiğini savunanlar, o gün saldırganların başını okşuyor, aslansınız kaplansınız diyordu.
Ekrem İmamoğlu'nun yanında eş başkan gibi dolaşan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Bekir Bozdağ saldırıya uğradıktan sonra şu pespaye tweeti atmıştı: "Bozdağ'a yapılan saldırı dış mı, iç mi? Mihrak açısından yani. Kınayacağım da kimi kınayacağımı bileyim. Tutun Fas'a kaçmasın bu arada."
Şehitlik makamını alaya alan ve PKK'ya karşı yapılan operasyonlarda Türkiye'yi eleştiren biri kendisi. 'Yeni CHP'nin parlayan yıldızı aynı zamanda.... Ekrem İmamoğlu'na Yasin okutup, kapalı kapılar ardında PKK dahil tüm radikal sol örgütlerle ittifakı kotaran kişi...
***
Tuhaf zamanlardayız, vesselam.
Kemal Kılıçdaroğlu şehit cenazesinde bir şehit yakınının saldırısına uğradı diye Kılıçdaroğlu'na müttefiklerinin PKK ile olan bağını hatırlatamayacak mıyız yani? "Ey Kılıçdaroğlu saldırıdan sonra koşa koşa sana geçmiş olsuna gelenler, resmi hesaplarından Diyarbakır'da 6'sı çocuk 7 kişiyi katleden terörist Erdal Sağlam için 'Dokunamadığınız, göremediğiniz açlık grevi yapan binlerce direnişçiden biri...' diyerek empati çağrısı yapılıyor, haberin var mı?" diye soramayacak mıyız?