Karşılıklı goller var, karşılıklı ataklar var ama; oyunun iyi maç olduğunu pekiştiren gerçekler, sanki net olararak ortaya çıkmıyordu. Bir bakıyorsun Beşiktaş etkili, bir bakıyorsun Kasımpaşa da ağırlığını koymuş... Bu durumda, sahada olup bitenin kalite açısından belli bir olgunluğa oturmuş olması gerekiyordu ama; o kadar da ahım şahım değildi. Bir tavuk karası durumu, bir göz yanılsaması gerçeği var da; biz mi olayı tam çözemiyorduk. Aaaa bir baktık ki, ilk devre bitmiş... Demek ki, zamanın ne kadar çabuk geçtiğini anlayamadık. O zaman sergilenen mücadelenin iyi maç sayılması gerekirdi ki; işin tuhafı, ondan da emin değildik. Bunun nedeni, yüksek temponun oyundaki varlığının kısıtlı olmasıydı. Çok gollü maçta, heyecan dozajının düşük olması da; düşük temponun azizliğiydi. Belki de sıcak havada, ancak bu kadar olabiliyor.
***
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim... İki takımın attığı goller, birbirinden güzeldi. Ama Cenk Tosun’un kendi atması beklenirken, Babel’e top çıkarıp gole asist yapması, sanki daha özeldi... Neumayr’ın yarım daire dönerek attığı gol, hedefe kilitlenen kavisli bomba etkisindeydi. Hiçbir kaleci kurtaramazdı.
Talisca-Babel ikilisinin, maça katkı vermeye yemin etmiş halleri; Beşiktaş’a daha müjdeli yarınlar vaad ediyor. Bu önemli... Ancak Oğuzhan’ın devreye girmesi, hala tehirler yaşıyor. Oyundan alınması bir ihtardır.
***
Kasımpaşa da, kadrosundan uzaklaşan değerli futbolculardan sonra; fazla bir erozyon ya da toprak kaymasına uğramamış... Yenileriyle, yeni etkinlik alanları kazanmış. Belli ki, yakında daha iyi olacaklar.
Fakat düşük tempo, iki takım için de gelecek haftalar adına tehlikeli.