Hayatta en sevmediğim tipler bir dönem beraber çalıştığı insanlar aleyhinde konuşan tiplerdir.
Hiç sevmediğim/sevemeyeceğim tipler ise dün karşısında el-pençe divan durduğu ve emrinde çalıştığı insanlar hakkında atıp tutan tiplerdir. “Ben konuşursam!” diye başlayan kimseler, geçmişte beraber olduğu kimse hakkında tehdit ve şantaj yoluna başvuran namert tiplerdir.
Elbette yollar ayrılabilir. Hiç kuşkusuz yolunu ayırdığın kimselere yönelik sözler edilebilir. Yolları birbirinden ayrılan insanların ayrılıklarını temellendirmek için eleştirel davranmalarından daha doğal hiçbir şey olamaz. Seviyeli eleştirilerden rahatsızlık duymak demokrat bir insana hiç yakışmaz. Eleştiriden kastım, zihinsel-düşünsel ve siyasi eleştirilerdir.
Farklılığını ve niçin farklılaştığını izah sadedinde bazen eleştiri kaçınılmaz hale gelir. Benim bu tür eleştirilere sonsuz saygım var. Yolunu ayırana kızmam. Kendine yeni bir yol ve yoldaş arayana da... Kimse kimseyi zorla bir yerde tutamaz. Ama… Bir insanın adamlığını ve mertliğini yanınızda iken anlayamazsınız; karşınıza geçtiğinde anlarsınız. Mert adam ol kimsedir ki karşınıza geçse bile yanınızdayken bildiklerini ve gördüklerini, yani mahrem olanı ne pahasına olursa olsun kendisiyle mezara götürür.
Sadece zihinsel-düşünsel ve politik eleştirilerle farklılığını ortaya koyup yeni bir hat inşa etmeye kalkışıyorsa adam gibi adamdır ve mert oğlu merttir der geçeriz. Tersini yapıyorsa haindir, alçaktır ve namerttir. Tersi dediğim bel altına inmektir.
Tehdit ve şantaj yapmaktır. Sana emanet edilen bilgileri faş ediyorsan ve sana güvenildiği için yanında konuşulanları ve yapılanları açığa vuruyorsan sen dünyanın en güvenilmez adamısın.
Unutma ki; senin dün beraber olduklarına yaptığın şeyi, gün gelir bugün yanında olanlar sana yaparlar. Adamlık, dürüstlük, mertlik ve duruş, “mahrem olan”ın bir ömür boyu saklı tutulmasıdır. Yani emanete ihanet edilmemesidir. Ya çıkıp mertçe konuşursun ya da edebinle susarsın! Öyle aba altından sopa göstermek ilkeli bir duruş değildir.
Her şey mertçe olmalı. Dostluk da, düşmanlık da...
Reis adına racon kesmek
O edepsiz ve hadsiz dilinizle adımı ağzınıza bu kelimelerle almışsınız. Siz kim oluyorsunuz da Reis’le aramıza bu kelimelerle giriyorsunuz ha söyler misiniz? Benim lügatımda yalakalık yoktur. Reis’i Allah için severim. Onu liderim olarak ölümüne sahiplenirim. Ona yönelik suçlamalara göğsümü siper ederim.
Sadece suçlamalara mı? Ona gelecek kurşunlara da... Biz bunu ispatlamış insanlarız. Ve bizim hukukumuz çok eskilere dayanır. En zayıf ve en güçsüz olduğumuz dönemlere dayanır.
Siz ve sizin gibi beyazlar güç ve kudret sahibi Erdoğan’ı zahiren seviyor görünebilirsiniz. Kendinize sağlayacağınız makamlar adına. Ama biz “Zenci Erdoğan”ı sevdik. Kimsenin sahip çıkmadığı o dönemlerden bu günlere geldik. Hâlâ seviyoruz ve sonuna kadar sahipleniyoruz. Biz makam için sevmedik. Sevdiğimiz dönemlerde makam yoktu; çile vardı. Bugün makam sahibi değiliz. Gene dünkü gibi seviyor ve sahipleniyoruz.
“Reis”imizi bizden koparmaya veya bizi “Reis”imizden koparmaya gücünüz yetmez. Suret-i haktan görünen ayak oyunlarınız da... Benim lügatımda Reis adına racon kesmek yoktur. Hiç kimse adına racon kesmek yoktur. Ama bilesiniz ki Reis’imizin arkasına sığınıp bize racon kesmenize de, edepsizce dil uzatmanıza da izin vermeyiz. Yalakalığı kim yapar bilir misiniz? Reis’e dün düşman oldukları halde bugün dost gibi görünenler... Bir de makam-mevkii beklentisi olanlar... Hamdolsun dünümüz belli. Bugünümüz de... Ve hamdolsun makam-mevkii beklentisi içinde değiliz.
Makam-mevkii beklentisi içinde olsaydık başka türlü davranırdık. Biz evin oğluyuz, elin oğlu değil... Yarın Reis’e bir şey olsa ilk kaçan siz olursunuz. Yarın AK Parti gemisi su alırsa ilk terk edenlerden olursunuz. Biz ise ölümüne kalır vuruşuruz.
Siz bu tavrımıza “yalakalık” ve “racon kesmek” diyorsanız varın demeye devam ediniz.
Vız gelir tırıs gider!