“Mehmet Metiner’in içkisi Bakanlık raporuna girdi.” Oda TV’nin manşetten verdiği haber bu. Sözcü’nün evvelsi gün yapıp Oda TV, Cumhuriyet ve Birgün gibi malum mecralar marifetiyle tedavüle soktuğu bir yalan haberden bahsediyorum. Dün bu iftiranın üstüne Yeniçağ vb. gazeteler de atladı. Oysa ben haberin kendisini dün Oda TV’ye ve Yeni Akit’e yaptığım açıklamalarla tekzip ettiğim halde. Malum ittifakın gazeteci kılığındaki itibar suikastçıları açıklamamı görmezlikten gelip aynı iftiranın üstünde tepinip durdular. Merak edip okuyorsunuz haberi. İçinde “şire” veya “şıra” geçtiğini görüyorsunuz. İddiaya göre Adıyaman’ın AK Partili Besni Belediyesi misafirlerimize ikramda bulunmak üzere makamıma “şire” göndermiş! Doğru mu değil mi diye araştırmadan, en kötüsü ahlaksızca çarpıtarak şahsımı hedef tahtasına oturtanların yaptığına bu ülkede gazetecilik deniliyorsa yazıklar olsun diyorum.
Hem yalan bilgi hem yalan üzerinden itibar suikastı! Neymiş efendim, biz misafirlerimize devlet malı üzerinden ikramda bulunuyormuşuz! İyi tamam da helal bir içecek olan “şire”yi “İçki” diye tanımlamak da neyin nesi? İçilecek her şeyin içki olduğu varsayımından hareket edilecek olursa o zaman herkes içkici mi oluyor? “İçki” üzerinden oluşturulmak istenen algı besbelli. Bunun adına haysiyet cellatlığı denir. Namertlik ve kalleşlik denir. Düşmanlığı dahi mertçe olmayanların gazetecilik yaptığı bir ülkede bir de aynı utanmazlar kalkıp “düşmanlık dili”nin zararından bahsetmezler mi! İşte ona yanarım.
Peki olay ne? Gerçek ne? Diyeyim tane tane. Besni’nin önceki belediye başkanı güya bana misafirlerime ikram edeyim diye “şire” göndermiş. Şimdiki belediye başkanı da hasım bellediği önceki başkanın usulsüzlüklerini ve yolsuzluklarını belgelemek için önceki yönetimden bu iddiayı tevsik edecek bilgi ve belge istemiş. Önceki belediye başkanı da kalem kalem harcamalarını kendisinin hazırladığı bir şema ile mevcut yönetime sunmuş. O şemada benim de adımı geçirmiş. “Şu kadar tl tutarında şire gönderildi.” diye.
Peki bu iddianın bir ispatı var mı? Yok. Mevcut belediye başkanı tutup bu ödeme tablosunu İçişleri Bakanlığı Kontrolörüne vermiş. Yetinmemiş belediyenin internet sitesinde yayınlamış. Önceki başkanın yolsuzluğunu ispatlayacak ya! Düzmece ve yalandan ibaret olduğunu kendisinin de söylediği bu tabloyu belediyenin internet sitesinde yayınlatarak kendi aralarındaki kavgaya bizi de dahil etmiş! Hem bu tablonun yalan olduğunu söyle hem de internete koy!
Ne denir ki buna… Sözcü’nün yapıp servis ettiği bu haber öyle iddia edildiği gibi bakanlık raporuna dönüşmüş değil. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu dün bizzat arayarak “Böyle bir bakanlık raporu yok. Sizin de bu olayda en ufak bir dahliniz yok.” dedi. Bakanlık adına yapılan basın açıklaması zaten tüm gerçekleri ortaya koyuyor. Diyeceğim o ki, benim o belediye başkanından böyle bir talebim hiç olmadı. O eski belediye başkanının makamıma “şire” gönderip göndermediğinden bile haberim yok.
Eski-yeni belediye başkanlarının kendi aralarındaki bir kavgaya ismimi bu şekilde karıştırmış olmaları her iki taraf açısından da affedilir bir durum değil. Ortada mağdur olan benim. Bir yalan üzerinden itibar suikastine uğrayan benim. Ama malum mecralarda ahlaksızca suçlanan yine benim… Ve birileri bunun adına gazetecilik diyor!
HAMİŞ
Bakanlık kontrolörünün PKK destekli SP Kâhta Belediyesi için yazdığı raporun İçişleri Bakanımız tarafından okunmasını rica ediyorum. İller İdaresi Genel Müdürü Ali Çelik kardeşimin gösterdiği hassasiyete teşekkür ediyorum. Kâhta Belediyesi için rapor yazan kontrolörün Besni’deki aynı kontrolör olması doğrusu beni düşündürdü. Ben o kontrolörü elimde bilgi olmadan suçlamak istemem. Lakin süreci iyi yönettiği kanaatinde değilim. Sanırım kontrolörler için de kontrolör gerekiyor.