Türk çocuklarını sudan bahanelerle ailelerinden kopararak bin bir eziyet ve işkence altında Türk düşmanı birer Hristiyan olarak yetiştiriyorlar.
Günlerdir manşet yapıyoruz ama medeni (!) Avrupa’nın göbeğinde 50 yıldır devam eden bu Haçlı zulmünün; inanın yüzde birini bile dile getiremedik.
“Evde çok sabun kullanıyorsunuz, ekmeği ince doğruyorsunuz, kızınızın başkasının evinde kalmasına izin vermiyorsunuz…”gibi saçma sapan bahanelerle, (tıpkı masum insanları kaçırarak esir pazarlarında satan vahşi ataları gibi) çocuklarınızı, devlet zoruyla alıp, ‘meçhul’ bir geleceğe götürüyorlar.
Gözünüzden sakındığınız ciğerparenizi, ya kiliselerin yönettiği Hristiyan yurtlarına veya ne idüğü belirsiz Alman ailelere teslim ediyorlar.
Evladınız bu haydut sürülerinin elinde her türlü kötü muameleye maruz kalıyor, maddi-manevi işkence görüyor, hatta tecavüze uğruyor. Ama bunları yapanlar, en küçük ceza görmediği gibi Bosnalı kadınlara tecavüz eden Sırplar gibi taltif ediliyor, korunuyor.
Türkçe konuşmasını yasaklıyor, aklınıza gelmeyecek iftiralarla çocukların beynini yıkayarak, koyu bir Türk ve Türkiye düşmanı Hristiyan olarak yetiştiriyorlar.
Ölüm Allah’ın emri ama…
Evet; evlat acısı, dayanılması en zor acılardan biridir, Allah hiç kimseyi bu imtihan ile denemesin.
Ama yukarıda bir nebze aktarmaya çalıştığımız Haçlı zulmünü yaşayanlar, inanın o dayanılmaz evlat acısını bile bir nimet gibi görüyor.
“Hiç değilse, ‘Allah verdi, yine o aldı’ dersiniz, mezarının başına gider dua edersiniz, tekrar buluşacağınız ve hiç ayrılmayacağınız günü bekleyerek kendinizi teselli edersiniz”diyorlar.
Ya onlar…
Evlatlarının nerede ve ne halde olduğunu bilmiyor ama iyi bir halde olmadığını çok iyi biliyorlar.
Onu, koyu bir Türk ve İslam düşmanı yetiştirdiklerini biliyorlar ve ne yaparlarsa yapsınlar; buna mani olamıyorlar.
Bu nasıl bir vicdan azabıdır Ya Rabbi…
İçlerindeki kor her gün biraz daha harlanıyor ve mağdur anne babaları her gün biraz daha fazla yakıyor.
Sizin en değerli varlığınızın bu dünyası da öbür dünyası da gözünüzün önünde mahvedilmekte ve buna kimse mani olmamaktadır.
İnsanlık öldü mü?
Nerede batı medeniyeti, nerede inanç özgürlüğü, hepsinden geçtik; nerede insanlık?..
Hadi bunlar, leş gibi pislik konan şövalye çullarını çıkarıp takım elbise giymenin dışında hiç değişmemiş.
Peki, “dostlar” nerede?..
Elbette konu ile yakından ilgilenen meslektaşlarımız ve farklı kesimlerden duyarlı insanlarımız oldu.
Ama Türkiye’nin gürültülü gündemleri arasında eriyip gitti bu cılız sesler.
Hepimiz suçluyuz…
Feryadını gerektiği gibi duyamadığımız gurbetçi anne ve babalardan özür diliyoruz.
Bu vahşeti kamuoyuna ısrarla ve inatla taşıyarak gündem yapamayan medyamız, gurbetçileri emanet ettiğimiz ama birbirleri ile uğraşmaktan bu işlere vakit bulamayan STK’larımız ve kariyerinin selameti için Ankara’ya “Her şey yolunda” mesajları gönderen kamu görevlilerimiz…
Keşke biz bu ısrarlı yayınları, bu insanlık ayıbına “dur” demek için yıllar önce yapsaydık…
Yaptıkları Avrupalı Haçlıların yaptığı bu insanlık ayıbı sebebiyle dünyayı ayağa kaldırsaydık ve gerekiyorsa çok daha önce gerginleşseydik.
***
Neyse ki, gurbetçilerimizin dayanılmaz feryadı, artık devletin uçsuz bucaksız lâbirentlerinde kaybolup gitmeyecek.
Meğer, içerde ve dışarda “başkan”ı bekleyen ne kadar çok meselemiz varmış…