PKK/HDP bir yanda. Öcalan öbür yanda.
Sözde Öcalan PKK’nın da HDP’nin de önderi. Lakin onu dinleyen yok. İlginçtir: Kandil’de Öcalan’ın posteri önünde açıklama yapan yöneticiler Öcalan’ın dediklerinin tersini diyorlar. Öcalan’ı “Serok/Başkan” olarak kabul eden HDP “Başkan Öcalan”ın sözlerini önemsemiyor bile. Öcalan’ın önerdiği politikanın tam tersini yapıyor Kandil ve HDP. “Kürdistan’ın her yerine Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz” diyen Demirtaş, Öcalan’ın tam tersi politika izliyor. O yüzden Öcalan’ın önderliği için “sözde” dedim. Bir yanda Öcalan üzerinden yeni bir çözüm süreci başlatılsın istiyorlar öbür yanda Öcalan’ı kendi elleriyle önemsizleştirip İmralı’ya gömüyorlar. Kandil/HDP ilginçtir Öcalan’ı derdest edip Türkiye’ye teslim eden ABD’nin kontrolüne/emrine tamamen girmiş durumdadır. O tarihlerde ABD’nin başını çektiği “uluslararası komplo”nun üstüne giden PKK/HDP canibi bugün ABD bayrakları altında ABD silahlarıyla ABD siyasetinin taşeronuna dönüşmüş durumda.
Düne kadar solculuk adına anti-Amerikancılık yapan Kandil/HDP cenahı bugün bütünüyle Amerikancılık yapıyor. O ABD ki Öcalan’ı bizzat teslim eden bir güç olduğu halde. Türkiye Kürtlerini ABD çıkarları ve siyasasını tehdit ettiği için Erdoğan karşıtı cephenin içine Kandil/HDP üzerinden yerleştiren gücün kim olduğunu söylemeye gerek yok. HDP’li Kürtlerin Kandil/HDP üzerinden Kürt inkarcısı ve katliamcısı CHP’nin stepnesi haline dönüştürülmek istenmesi bir ABD projesidir.
CHP’nin Kürtler açısından iki karakteristiği var. Bir: Etnik inkarcılığı sistemleştiren ırkçı karakteri. İki: Dini, sadece devlet hayatından değil memleket ve toplum hayatından da söküp atmayı amaçlayan laikçi karakteri. Kürtler her iki açıdan da CHP’nin en fazla mağduru olmuş bir topluluktur. CHP Kürtlerin hem etnik kimliğini inkar edip yasaklamış. Hem dilini ve kültürünü yasaklamanın ötesinde kıyıcı bir asimilasyon politikalarına kurban etmiş, hem de asimilasyon politikalarıyla at başı yürüyen katliamlar yapmış bir partidir. Daha doğrusu parti-devlettir. Çözüm sürecinde de kontra bir duruş sergileyerek süreci sabote etmeye kalkışmış bir partidir. Erdoğan gibi Kürt inkarını ve asimilasyonunu sonlandıran bir lider varken CHP gibi Kürt inkarcısı ve katliamcısı bir partinin yedeğine Kürtlerin düşürülmesi, hele hele bunun Amerika’nın çıkarları doğrultusunda yapılmaya çalışılması Kürtlere yapılabilecek en büyük bir ihanettir. Bu ABD tarafından planlanmış anti-Kürt siyasetin aynı zamanda kendisine karşı kurulmuş ikinci bir komplo olduğunun farkına varan Öcalan canhıraş bir şekilde feryad ediyor. Evet, ABD’nin Öcalan’a yönelik ilk komplosu, Kenya’da yakalayıp teslim etmesiydi. İkinci komplosu ise örgütünü/partisini tamamen elinden alıp kendi emrine geçirmesiydi. Bir başka deyişle “sözde önder” olarak bırakıp İmralı’ya gömmesiydi.
Öcalan’ın “tarafsızlık” çağrısına karşılık Kandil/HDP yönetiminin CHP adayında ısrarı Öcalan için verilen ölüm fermanı niteliğindedir. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi bu kavga Öcalan ile Demirtaş arasındaki bir iktidar kavgasıdır. Lakin unutulmasın ki Cumhurbaşkanımızın Demirtaş derken kastettiği ABD güdümündeki Kandil’in kendisidir. Şimdi merak edilen konu şu: HDP’li Kürtler yıllar yılıdır “Serok/Başkan” olarak kabul ettikleri Öcalan’ı mı dinleyecekler yoksa Öcalan’a komplo kuran ve onu yaşayan bir ölüye dönüştüren Kandil/HDP yönetimini mi? Kanaatim o ki taban önemli oranda Öcalan’ı dinleyecektir. Her halükarda HDP içinde bundan sonra ciddi bir ayrışma ve tartışma yaşanacaktır. Öcalan CHP’ye karşı AK Parti’yi, AK Parti’ye karşı CHP’yi destekleyin çağrısında bulunmuyor. Tam tersine Kürtleri CHP’nin payandası kılmaya ve kendini de İmralı’ya gömmeye çalışan ABD projesine dikkat çekerek bu oyunu tarafsız kalarak bozmaya çağırıyor. Bence HDP’ye oy veren Kürtler tam da bu kritik süreçte AK Parti’yi destekleyerek yeni bir siyasi sürecin açılmasına katkı sağlayabilirler.
İşte o zaman her şey çok daha güzel olacaktır.