Meral Akşener’in o eski halinden eser yok şimdi. Daha MHP çatısı altındayken “Ben başbakan olacağım” iddiasıyla ortaya atılmış, aceleyle kurduğu İyi Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı olurken de o iddiayı sürdürmüştü. 24 Haziran’da hem parti hem şahıs olarak yaşadığı hezimeti hiç üzerine alınmadan aynı tavrı sürdürdü Meral Hanım. İstifa kartıyla güven tazelerken de CHP ile ittifak için görüşürken de burnu Kaf Dağı’na değiyordu.
Henüz 15 aylık bir parti olmasına ve sandıkta yüzde 9.96’yı zor bulmasına rağmen Ankara’da, partisiz Mansur Yavaş’ın İyi Parti’den aday yapılmasını istedi. CHP’den Başkenti istedi!
Talebinde hayli ısrar ettiğini biliyoruz. Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda da çok yormuştu Kemal Bey’i Meral Hanım. Tam ve geniş bir mutabakat sağlanırsa lütfedeceğini buyuran Abdullah Gül lehine bir türlü çekilmedi pistten!
Zaten ne o mutabakat sağlandı da Gül arz-ı endam etti, ne Akşener arzu ettiğini elde etti. Taviz döneminde artık Akşener. Yavaş’ın yakasına İyi Parti rozeti takamadı ama olsun. Zaten CHP de takamadı. CHP’ye dair tüm o olumsuzluklardan uzak kalmak için ne adını anıyor CHP’nin, ne rozetini takıyor Mansur Yavaş. “Ankara rozetsiz yönetilmelidir” sözünü boşuna etmedi Mansur Bey. Kimliksiz, partisiz, kemiksiz bir duruş sergiliyor.
CHP’den DSP’ye geçişler bu hızla devam ederse yakın gelecekte CHP’nin cücüğünden başka şey kalmayacak geriye. Ayrıca seçildikten sonra –eğer seçilirse- Yavaş’ın CHP’de kalacağının garantisi var mı ki?
O vakte dek DSP’ye transfer olan organizmalar sayesinde DSP dirilir ve suni teneffüsle hayata döndürülürse eğer, ya DSP’ye geçecek Mansur Yavaş ya İyi Parti’ye.
Üzülmesin yani Meral Hanım. Durmadan parti değiştirenden umut kesilmez!
***
Akşener’in o eski halinden eser yok dedik ama Kılıçdaroğlu cephesinde de hiç yeni şey yok! Aynı iddiasız halini sürdürüyor Kemal Bey. Ne başkanlıktan çekiliyor ne normal bir muhalefet liderinin ezber edeceği cümleleri kuruyor.
Cumhurbaşkanlığına aday olmuyor. “Seçimi kazanacağım” demiyor. “Bu kez kazanacağız” da demiyor. Ama partisinden hangi isim iki adım öne çıksa, onu boşa düşüren bir iki hamle ve küçük bir dil sürçmesiyle kamuoyu önünde utandırıp paket ederek rafa kaldırıyor. Kabul etmek lazım; Kılıçdaroğlu bu işi çok iyi biliyor!
***
7 Haziran öncesi CHP ve HDP arasında başlayan “beraber iyi salladık!” ittifakı o gün bugündür mesafe alıyor. Bahçeli’yi başbakanlıkla ikna edip aralarına alamadılar ama MHP’den küçük bir parça koparmayı başardılar. Ülkücü, sağcı, Kemalist, laik mahreçliler ve ANAP-DYP kalıntılarıyla kurulan İyi Parti sayesinde “merkezle ittifak” iddiası bile taşıyorlar artık.
Lakin Millet İttifakı tepede kurulurken partiler aşağıda resmen dökülüyor!
CHP’den kopuşlar yerleşik CHP düzenini sarsarken İyi Parti’deki kopuşlar partinin kimliksizliğini pekiştiriyor. Ne siyasi hedefi, ne parti kimliği belli olan Parti’de bulanık su biraz daha bulanıyor.
***
CHP’nin İyi Parti ile aleni, HDP ile zımni kurduğu ittifakın hesabı, önceki seçimlerden devreden hesap aslında.
Ama bunu CHP ve İyi Parti bu açıklıkta hiç söylemedi. HDP ise bangır bangır ilan ediyor! Önceki seçimlerde “biz sırtımızı YPG’ye YPJ’ye, PYD’ye (özetle PKK’ye) yaslıyoruz” diye kükreyenler bu kez sırtını Millet İttifakı’na yaslıyor.
HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli’nin TBMM çatısı altında “Kürdistan’da biz kazanacağız. Batı’da da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz” sözünün tercümesi budur.
HDP’deki özgüvenin sebebi de PKK’dan başka şey değildir. 26. dönemde Meclis’e giren ve halihazırda milletvekili maaşı alan Nadir Yıldırım’ın dediği gibidir yani:
“Hiçbir zaman çaresiz olmadık. Çünkü PKK var. PKK bitmez. PKK nicelerini bitirdi faşistlerin. Sıranızı bekleyin. Topalınızla, reisinizle, hav hav yapanınızla. Pek yakında.”
Sırtını “dayansın” diye HDP’ye uzatan “Millet ittifakı bileşenleri” bu iş için ne laf geveler bilmiyoruz ama Milletin cevabı illa ki pek yakında…