Tarih: 6 Kasım 1991. Yer: Meclis Genel Kurul salonu. 19’uncu dönem milletvekillerinin yemin töreni yapılıyor. Türkiye, 1991 seçimine SHP-HEP ittifakının siyasete kazandırdığı yeni boyutta gitmiş. Leyla Zana’nın siyaset tarihine damgasını vuran o yemin gösterisine tanık oluyorum. Hatip Dicle’nin sözlerine de...
Oysa, Erdal İnönü’nün soyadı kimliği ve Fehmi Işıklar’ın Kürt siyasi hareketi içindeki güçlü kişiliğinden kaynaklanan umutlar, bölge halkının taleplerini Ankara’ya taşıyacak bir “meşru siyaset”in önemi üzerineydi.
Olmadı. Ne PKK denklem dışı kaldı, ne de PKK’yı bahane ederek ülkeyi açık faşizme sürüklemeye çalışan Soğuk Savaş artığı derin örgütlenmeler… O akşam Meclis’ten çıkıp evime doğru yol alırken, “ülkenin başı fena halde belada” diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Sonrasında 90’lı yılların kabus dolu günlerini yaşadık.
HEP, o günlerde, özellikle 12 Eylül darbesi sonrasında çok ağır baskı görmüş, insanlık dışı pervasızlıklarla karşılaşmış “fakir Kürt”ün sesi olarak ortaya çıkmıştı…
Bunu, “müesses nizam” 11 yıl taşıyamadı, kanlı bir hesaplaşma toplumun karşılıklı güven duygusunu yıkarak sürdürüldü, sonra, 2002’de kendisi de zaten “müesses nizamın hedefinde olan” AK Parti’nin iktidarının başlamasıyla işler hayli değişti.
Turgut Özal’ın Çankaya’da “Kürt raporları” hazırlattığı, DYP-SHP koalisyonunun liderleri Demirel-İnönü’nün “Kürt realitesini tanıyoruz” açıklamalarını yaptıkları dönemde bu ülkede “Kürt sorunu” var mıydı, vardı.
2002’den bu yana sürdürülen demokratikleşme sürecinde böyle bir sorundan söz etmemiz mümkün mü, “eşit vatandaşlık ve birey kimliğini koruma, sergileme, kültürünü geliştirme, meşru demokratik siyasette varlığını gösterme” zemininde değerlendirerek, hayır!..
Siyasetin, “Kürt sorunu yoktur, PKK sorunu vardır” söylemi, 1991 Türkiye’sinden bugüne kadar uzanan zorlu yolculuğun özetidir.
Muharrem İnce’nin Diyarbakır mitinginde söylediği “Kürt sorununu çözmek istiyorum” lafını Cumhuriyet’in sürmanşetinde görünce içimden “Buyurun bakalım, yeniden başlıyoruz” dediğimi hatırlıyorum.
Kürt halkı değişti, farkında değilsiniz
İnce, eski söylemlerden siyasi rant bekleyebilir ama memleketin yazar-çizerinin bu coğrafyanın Kürt vatandaşının nasıl olumlu bir değişim içinde olduğunu fark etmemesi düşündürücü… Bakıyorum, muhalefetin “yandaş medyasındaki” köşe yazılarında hala Selahattin Demirtaş’tan bir “direnen demokrasi kahramanı” yaratma telaşı var.
Demirtaş iki yıldır o cezaevinde sokaktaki Kürt vatandaştan oradaki varlığıyla ilgili herhangi bir tepki duydunuz mu, HDP’nin bu konuda düzenlemeye çalıştığı toplantıların dolup taştığını gördünüz mü, hayır!..
Çünkü, Kürt halkı için Demirtaş ve arkadaşları, kendilerine “barışı” vaat eden ama “terörün kuyrukçuluğunu” yapan insanlardır.
Bölge insanın Amerikan emperyalizminin Ortadoğu politikaları doğrultusunda Suriye savaşını Anadolu’ya taşıma emrini uygulayan, hendek-barikatları kuranları af etmesi mümkün mü? Hayır!..
Onlar, kimlerin, Kürt gençlerini ABD emperyalizminin 200 Dolar’lık paralı askeri haline getirdiğini görmüyorlar mı sanıyorsunuz…
Kürtler, onurlu, siyasal refleksleri güçlü ve zeki bir millettir…
Aslında siyasal tercihlerinin değiştiğini 16 Nisan 2017 Referandumu’nda “evet” oylarını patlatarak göstermişlerdi, bakın, bugün HDP’liler ilçelerin bomboş meydanlarında konuşmak zorunda kalıyorlar.
Bu parti için asıl telaş ise, batı kentlerinin zengin muhitlerinde “her aileden bir oy HDP’ye” denerek şekilleniyor.
HDP, kuruluşunda “fakir Kürt”ü temsil ediyordu, şimdi, “zengin Türk”ün siyaset oyuncağı haline geldi…
Enteresan…