Dürüst olmak gerekirse bu taktikleri çok kullandılar ve sonuç aldılar.
Şimdi de benzer bir çaba içerisindeler.
Vesayet odaklarının pabucunu dama atacak ve millet iradesini ipotekten kurtaracak olan bir sistem değişikliğini CHP elbette istemiyor, çünkü gizli koalisyon ortaklarını kaybediyor.
Hele siyasette kalitenin öne çıkacağı yeni dönemde iktidarı rüyasında bile göremeyeceğini iyi biliyor.
CHP lideri Kılıçdaroğlu bu yüzden, “Sistemi değiştirmeye kalkarsanız kan akar” demişti.
“Birlikte salladıkları”yandaşı da bu değişimin Erdoğan için yapıldığı iddiasıyla, “Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek destek verdi.
Paket Meclis’e sunulduğunda ise Kılıçdaroğlu, “Görün bakın nasıl engelleyeceğiz” dedi ve CHP grubu da “canını dişine taktı, dişini kalkan yaptı” ama süreci engelleyemedi.
Bu, CHP ve yandaşları için alarm zillerinin çaldığı andır.
Çünkü CHP’nin hayat felsefesi, “Zaferi ancak vesayette yakalarsın, halka gitme; yanarsın” kriteri üzerine kuruludur.
Ve hep öyle olmuştur.
CHP’nin, bürokratik oligarşi, yüksek yargı ve asker desteğiyle siyaset yapmak gibi bir alışkanlığı vardır.
Bakmayın oklarına “Halkçılık” adı taktıklarına, CHP’ye “ab-ı hayat” halktan değil, Anayasa Mahkemesi’nden gelir.
Şu sıralarda da “AYM’ye şikayet etsek, halka gitmeyi engelleyebilir miyiz acaba” diye kara kara düşünüyorlar.
Umarım giderler…
Baskıya hayır, ‘Evet’i bastır
Meclis’in “referandum” kararı, CHP ve yandaşları için sonun başlangıcı anlamına geliyor.
Zira, halktan hiçbir zaman yüz bulamayan CHP, ilk defa vesayet simsarlarından kurtulma fırsatının yakalandığı referandumdan nasıl zafer bekleyebilir ki?..
Onun için “Hayır” şebekesi harekete geçti ve durduk yerde, “Hayır diyenlere baskı yapılıyor” yaygarası başlattı.
Oysa, onlardan çok daha demokrat olan Türk halkı, her seferinde son derece olgun ve hassas bir şekilde görevini yapmıştır, yine yapacaktır.
İktidarın, oyları baskı yoluyla etkilemek gibi bir yola girmesi ise bugüne kadarki bütün demokratik birikimini silmesi anlamına gelir. Ayrıca Türkiye’yi yönetenler, bu tür baskıların halkta alerjiye sebep olduğunu iyi bilir.
Burada asıl amaç “Evet”i baskı altına almaktır.
Bunun için farklı kumpas yöntemleri de denenebilir, hatta Kılıçdaroğlu’nun öngörüsü gerçekleşir; kan bile dökülebilir.
Ama kullanım süresi dolmuş bu FETÖ taktikleri hiçbir işe yaramayacak, millet; önüne gelen “asrın fırsatı”nı iyi değerlendirecektir.
Ya değişirsiniz, ya da silinirsiniz
Değişin beyler…
Bir avuç vesayetçi ve ecnebi ortaklarının, geleceğimizi ipotek altına alan manipülasyonları artık tarihe karışıyor.
Siz de ya değişir; ülkemiz ve milletimizin geleceği için kafa yorarsınız, ya da o köhnemiş yöntemlerinizle birlikte siz de yok olur gidersiniz.
***
“Evet” cenahına da bir çift sözüm var…
Türkiye’nin üzerindeki kara bulutlar kalkacak, millet; Kurtuluş Savaşı’nda; kanı ile kazandığı vatanın tapusunu şimdi alacak.
Statükocular, kurdukları istismar düzenini devam ettirmek için her türlü entrika ve aşağılık saldırıları peş peşe sıralıyor.
Bu tetikçilerin, “Baskı” oyununa teslim olup suskunluğa bürünmek, vesayete can suyu vermektir.
“Güçlü Türkiye için Evet”dedikleri için itibar katillerinin hışmına uğrayanları yalnız bırakmak, linç mangalarına destek olmak demektir.
O “kadın hakları”ndan bahsedenler, dernekler bilmem neler…
Altı asırlık bir hanedan olarak, yarısını fethettikleri dünya küresinde mezar bile bulamazken, bıraktıkları topraklarda, hak etmediği refah denizinde yüzen nankörlerin, Osmanlı torunu bir kadına reva gördüğü aşağılık hakaretler karşısında susan dilsiz şeytandır.