Partilerine, fikir ve ideolojilerine bakmaksızın ‘Hayır’ için yanıp tutuşanların ortak özelliği iflah olmaz Erdoğan düşmanlığıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı; normalde bir insan evladında, hele bir Müslüman’da asla olmaması gereken kin ve nefretle dolu bir ‘Hayır’ cephesi var.
Anayasa değişikliğinin 18 maddesinde ne yazdığı hiç umurlarında değil. “Erdoğan diktatör olacak, tek adam rejimi geliyor, Atatürk’te olmayan yetkiler veriliyor” diye bir terane tutturmuşlar, ne deseniz dinlemiyorlar, dinlemek istemiyorlar.
Erdoğan düşmanlığı bu cephede ilacı olmayan bir hastalık gibi…
CHP ve HDP’den tutun MHP’nin küskünlerine kadar ‘Hayır’da birleşmenin, Erdoğan kin ve nefreti dışında başka bir izahı yok.
Mesela CHP’de Erdoğan düşmanlığında akıl almaz bir yarış var. 16 Nisan’dan sonra genel başkanlık için şimdiden kolları sıvayan bir milletvekili, kin ve nefretinin o kadar esiri ki, Eskişehir’de şöyle konuşuyor: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gazilik unvanı verileceği yolunda duyum aldım. İlla gazilik unvanı vereceklerse, beygirden düştüğü için versinler…”
Bu hakaret dolu ve gazilik payesini alaya alan çirkin ifadenin, ‘Evet’ ya da ‘Hayır’la bir ilgisi var mı?
Ortak nokta Erdoğan düşmanlığı olmasa, MHP’li muhalifler ile HDP aynı cephede buluşarak neden ‘Hayır’ için çırpınsın? HDP Türkiye’nin bölünmesini, özerk bölgeler kurulmasını istiyor ve ABD ile Avrupa’dan aleni destek alıyor. Türkiye’nin bölünmesine karşı olan MHP’li muhalifler nasıl oluyor da ‘Hayır’da birleşiyor?
Erdoğan düşmanlığı sadece içerdekilerde yok. Dışarısı da ‘Hayır’ için kin ve nefretini kusmaya başladı. AB’nin yöneticileri kendilerini tutamayıp, “eğer ‘Hayır’ çıkarsa Türkiye Avrupa Birliği üyeliğini unutsun” diyerek Türkiye’deki seçmeni tehdit ediyor. Görülmüş şey değil. Müttefik olduğumuz ülkeler ABD’si, NATO’su, AB’si içerdeki ‘Hayır’ cephesine habire destek veriyor. Atlarla itlerle saldırıyorlar.
FETÖ’ye gelince. F. Gülen denilen elebaşı, dindar görünümlü koskoca bir yapıyı, Erdoğan kin ve nefreti ile doldurarak darbe girişiminde bulundu. 8 yıl boyunca “cemaat” tabanına Erdoğan düşmanlığı için öylesine kin ve nefret tohumları ekildi ki, bugün Fetöperest haline gelmiş yığınlar, Türkiye’nin en hayati meselesinin Erdoğan’dan kurtulmak olduğuna kendilerinden geçercesine inandılar.
2014’ten itibaren F. Gülen Sayın Cumhurbaşkanı için “Firavun”, “Deccal”, “Nemrut”, “münafık” deyip durdu. 15 Temmuz’a aylar kala “hiçbir peygamber firavunlara teslim olmamıştır, yurt dışına kaçın” diye durmadan konuştu.
Mümin geçinen ve bugün abartılı bir mağduriyet algısı için çırpınan insanlar, Allah’tan değil, F. Gülen’den korktukları için dinde olmayan bu suçlamaları sorgulamadılar. Bir mümine kâfir diyenin, münafık diyenin kendisinin kâfir olacağını, münafıklık yaptığını hatırlamadılar… Hatta Erdoğan; “tabandakiler ibadette, tepedekiler ihanette” dediğinde, kolejlerdeki öğretmen toplantılarında, “biz ayrı değiliz, emniyettekilerle, yargıdakilerle beraberiz, biz bir bütünüz” diyerek diklendiler… Hiç tanımadıkları kripto emniyetçilerin tutuklanması üzerine ellerine cevşen alıp adliye önlerinde “demokrasi nöbetine” gittiler. Bu kişilerin bağımsız milletvekili adayı olmaları üzerine sahada onlar için konvoylar oluşturdular. Bugün de “demokrasi nöbeti”nde sıra ‘Hayır’a geldiği için Avrupa’da onursuz lobileri eliyle medyayı, politikacıları, yerel yöneticileri devreye soktular…
‘Hayır’ diyenlerin gizleyemediği Erdoğan düşmanlığına karşı 16 Nisan’da inşallah Erdoğan sevgisi galip gelecek, göreceksiniz…