Fotoğraflar, gerçeği anlatmayabilir. Hatta gerçeği perdelemek, karartmak için de kullanılır.
Şahsen ben CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, ‘Hayır’ bloğunda bile heyecan uyandırmayan “adalet” yürüyüşüne, bir adalet talebi olarak bakamam.
Adalet adına yürüme fikri, CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun 25 yıl ceza alıp tutuklanması ile ortaya atıldı. Kılıçdaroğlu “bıçak kemiğe dayandı” dedi. Yani bir CHP milletvekiline dokunulunca adalet akla geldi. (Nitekim HDP’liler, hemen kendi milletvekillerinin tutuklanmasında CHP’nin tepki vermeyişini hatırlattılar.)
CHP’nin adalet için yürümesi inandırıcı değildir. CHP’nin tarihi, adaletsizlik yapanların yanında durma tarihidir. Asker içindeki cuntalar, kendilerini tahrik eden medya yüzünden harekete geçmişlerdir ama cesaretlerini hep CHP’nin bu duruşundan almışlardır. Ne başörtüsü zulmü, ne imam hatiplere uygulanan katsayı adaletsizliği, ne AK Parti’nin kapatılması davası, ne 27 Nisan e-muhtırası, CHP’nin aklına adaleti getirmemiştir.
CHP’nin yürüyüşünün asıl sebebi Erdoğan düşmanlığıdır. Bugün Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüne destek verenler katıksız Erdoğan düşmanıdır.
Bu yürüyüşü masum göstermeye çalışanların da en azından Erdoğan’la ilgili bir problemi vardır.
Erdoğan’ın en büyük düşmanı FETÖ’dür. F. Gülen, önündeki tek engel olarak Erdoğan’ı görmüştür. Kendisinin “beklenen salih zat”, peygamberlerin üzerinde –haşa- Allah’ın görevlendirdiği bir kurtarıcı olduğuna inandığı için önüne çıkan herkesi boyun eğdirmeyi, yok etmeyi, denklem dışına itmeyi kendi uydurduğu dinin vecibesi saymaktadır.
CHP’nin yürüyüşü, bugün işte bunun için en fazla FETÖ’nün işine yarıyor, F. Gülen’i sevindiriyor.
F. Gülen, önce kendi tabanını Erdoğan nefreti ve kini ile doldurdu. Ancak Erdoğan’ı sadece kendi tabanı ve gücü ile alt edemezdi. İçerde laik kesimi tahrik etti, dışarıda da taşeronluk yaptığı Batılı şer şebekesini devreye soktu. Sahnede laik kesim/CHP ve Batı medyası/güç merkezleri rol aldı, kendisi perde gerisinde kaldı. Perde gerisindeydi ama senaryoda payının olduğunu ima etmeyi de ihmal etmedi.
Düğmesine bastığı her operasyonun kılıfı laik kesimi sokaklara dökecek istismara dayanıyordu. Ama FETÖ’nün tek bir hedefi vardı. Sahnelediği olaylarla Erdoğan’ı yıpratmak ve dışarıya jurnallemekti. Hedef Erdoğan’ı Lahey’de yargılatmaktı.
Bunu başaramadığı için 15 Temmuz darbe girişimine mecbur kaldı.
Erdoğan’ı yıpratmak için FETÖ’nün tezgâhladığı ilk operasyon, Gezi olaylarıdır. Kılıf; ağaç, çiçek, yeşildi. FETÖ’cü polislerin provokasyonu ile tahrik ve dışarıya jurnalleme yapıldı. Hedef ise Erdoğan’ı bitirmekti.
17/25 Aralık siyasi darbesi… Kılıf; yolsuzlukların ve rüşvetin üstüne gitmekti. FETÖ’cü yargı elemanları ve emniyetçiler düğmeye bastı. Türkiye dışarıya jurnallendi. Hedef, Erdoğan’ı bitirmekti.
MİT TIR’larının durdurulması… Kılıf; Erdoğan’ın Suriye’deki terör örgütlerine yardım ettiğiydi. Türkiye yine dışarıya jurnallendi. Hedef Erdoğan’ı bitirmekti.
16 Nisan referandumu… Kılıf, Erdoğan’ın diktatörlüğe gittiği, padişahlığı geri getireceğiydi. Dışarısı İsviçre’de Erdoğan’ın şakağına tabanca dayattı. Hedef, hep birlikte Erdoğan’ı bitirmekti.
Bütün bunlara bakınca diyorum ki, bu “adalet” yürüyüşü de bir kılıf. Asıl hedef yine Erdoğan’ı bitirmek. Tek bir şey hatırlatayım. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, bu yürüyüş için şöyle dedi: “Gün gelecek Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası mahkemelerde savaş suçlusu olarak yargılanacak…”
Sahne önüne, kılıflara, maskelere değil sahne arkasındaki şer ittifaka bakabilmeliyiz…