28 Şubat cuntasının medya unsurunun başat aktörü Aydın Doğan elindeki medyayı satmasıyla, henüz hesabı verilmemiş bir dönem sona erdi.
Hürriyet gazetesindeki veda töreninde konuşan Doğan herkese hakkını helal ettiğini söylemiş. Suç ortağı Ertuğrul Özkök’ün Pazartesi (8 Nisan) günkü yazısından öğreniyoruz ki, “Ona hakkımı asla helal etmeyeceğim” dediği Emin Çölaşan’ı istisna tutmayıp “Herkese hakkımı helal ediyorum” demiş. “Herkese” derken bir iki saniye duraklamış Doğan. O bir iki saniyede neler düşündüğünü bir Allah bir de kendi bilir… Attırdığı linç manşetleri aklına gelmiş midir, hiç sanmıyorum! Şimdiye kadar gerek kendisinden gerekse şürekasından linç manşetleriyle alâkalı bir pişmanlık ifâdesi duydunuz mu? Ben duymadım!..
Helallik mevzusunda bu kadar hassas olduğunu öğrendiğim Aydın Doğan, kendisi gibi azgın olan Emin Çölaşan’la menfaat kavgasının neticesinde bir helalliği bile az daha esirgeyecekmiş! “Ona hakkımı asla helal etmeyeceğim” demesiyle “Herkese hakkımı helal ediyorum” demesi arasında geçen süre, Özkök’ün mezkûr yazısındaki bilgilere göre 7-8 ay. Çölaşan’ın Aydın Doğan’ın içine düşürdüğü ateş 8 ay önce öylesine harlanmış ki “Hakkımı asla helal etmem” diyebilmiş. Artık geçen 8 ay içinde ne olduysa Doğan’ın içindeki ateş küllenmiş ve...
Aydın Doğan içindeki yangını söndürüp kendi adına hesapları kapatmış olabilir ama Doğan’ın ateş düşürdüğü Müslüman Anadolu halkının sinelerinde hesaplar kapandı mı? 28 Şubat darbesinin öncesinde ve sonrasında yaptığı linç haberleriyle sokağa çıkamaz hâle getirdiği, zindanlara attırdığı, kahrettirip öldürttüğü halktan helallik istemeyi düşünür mü Doğan? Âhir ömrünün son günlerinde itiraf-özür mahiyetinde bir açıklama yapar mı? Çıkmayan candan ümit kesilmez!..
28 Şubat’ın generallerinden Güven Erkaya öldüğünde Vakit gazetesi “Hakkımızı helal etmiyoruz” diye, fevkalâde münasip bir manşet atınca kıyamet kopmuştu. Sadece 28 Şubat darbesinden yana olanlar değil, karşı tarafa “Şirinler” çizgi filmini çeken bizim cenahtakiler de “Bu nasıl manşet” diye höykürmüşlerdi. Şu ahvale bakar mısınız, kime hakkımızı helal edeceğiz kime etmeyeceğimize bile tahakküm etmek istiyorlardı. Gazeteye dava bile açılmış ve gazete idarecileri Erkaya ailesine tazminat ödemeye mahkûm edilmişti.
Aydın Doğan’da da aynı şeyi yaşıyoruz. Dünkü yazısında Ahmet (Kekeç) ağabey haklı olarak soruyordu höykürenlere: “İnsanlardan helallik isteyen Aydın Doğan, “28 Şubat sürecinde istifaya zorlanan İslamcı koalisyon hükümetine karşı benim medya organlarım savaş verdi” demiş bir adamdır ve bugüne kadar başımıza gelmiş bütün kötü işlerin ya faili ya da (medya organları aracılığıyla) yönlendiricisidir. Şerefli bir geçmiş bırakmamıştır. Buradan “Aydın Doğan yargılanmalıdır” gibi bir sonuç çıkar mı? İnsanları hapiste görme meraklısı değilim... Devri sabık peşinde de değilim. Kimin yargılanıp yargılanmayacağına “yargı” karar verir... Söylediğim şey çok açık: Diyorum ki (Aydın Doğan’a hitaben), herkese hakkınızı helal ettiğinizi, bahtiyar olduğunuzu filan söylüyorsunuz, muhtemelen muarızlarınızın toleransına sığınıyorsunuz, iyi hoş da... Sordunuz mu bakalım? Eseriniz olan binlerce, on binlerce mağdur haklarını helal ediyorlar mı? Hepsi bu... Bu son derece basit ve insani soru neden rahatsız ediyor sosyalizm yandaşlarını? Neden Aydın Doğan söz konusu olunca yükseltiyorlar terbiyesizlik çıtalarını?”
Suçlarını biliyorlar Ahmet ağabey. Patronları Doğan 28 Şubat darbesinden yargılandığı gün sıranın kendilerine de geleceğinin korkusuyla “terbiyesizlik çıtalarını” yükseltiyorlar.
Aydın Doğan ve şürekâsının ülkede oluşturduğu linç ortamında 14 yaşında tutuklanıp 10 sene hapis yatmış biri olarak hakkımı helal etmiyorum! Her iki dünyada da hakkımın peşinde olacağım. Elindeki medyayı satarak 28 Şubat’ın hesabından kurtulamazsın Aydın Doğan; siz de, Doğan’ın hempâları…