Bir “belediye kaynağı”, İmamoğlu’nun tatil için değil, “başka bir çalışma” için izinli olduğunu söylüyor... Bunlar, İmamoğlu’nu kurtarma manevraları...
Nasıl bir çalışma?
Ne kadar başka?
Bilmiyoruz...
Bir başka “belediye kaynağı”, ilkini tekzip ediyor.
Bu belediye kaynağının ismi, Hüseyin Aksu...
Hüseyin Aksu, hem ilk kaynağı tekzip ediyor, hem de İmamoğlu’nun “izin belgesini” paylaşıyor.
Belgede şunlar yazıyor: “16/08/2019-21/08/2019 tarihleri arasında 6 günlük yıllık izinli olarak il dışında olacağımdan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini İstanbul Belediyesi Meclis Üyesi Hüseyin Aksu deruhte edecektir. / Bilgilerinizi ve gereğini arz ve rica ederim. / Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı...”
İmamoğlu, özel sektör çalışanı olsaydı, gerekli çalışma süresini ikmal etmediği gerekçesiyle izin kullanamazdı.
Şunun şurasında 50 günlük belediye başkanı...
Üç kez Zülfü Livaneli konserine kaçtı...
İki kez Bodrum’da görüntülendi...
Üstelik, ilk Bodrum tatiliyle, ikinci Bodrum tatili arasında çok kısa bir süre var.
İmamoğlu, belli ki, Bodrum’u çok seviyor.
Fırsat buldukça Bodrum’a kaçıp teknesiyle Akdeniz-Ege sularına açılıyor.
Önceki gün İstanbul’u büyük bir afet vurdu.
Gözler, ister istemez, “İstanbul hizmet bekliyor. Kaybedecek bir saniyemiz bile yok” diyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu aradı.
Ekrem Bey yoktu.
Daha doğrusu, Bodrum’da tatildeydi.
Üstelik, Meteoroloji yetkilileri, günler öncesinden, İstanbul’da büyük bir yağış olacağını duyurmuşlardı. Ekrem Bey, tatil planını bu uyarıya göre revize edebilir ya da hiç tatile gitmeyebilirdi.
Bunu yapmayı tercih etmedi.
Daha doğrusu “hak ettiği” kuşkulu tatilinden taviz vermedi.
Hadi diyelim ki tatil planını revize edemedi...
Sorumlu bir yönetici, afet haberini alır almaz (afet sabah saatlerinde meydana geldi), hemen tatilini yarıda kesip yönettiği kente döner, kurtarma çalışmalarına nezaret ederdi... Hiçbir şey yapamıyorsa da, iş tulumunu giyip görüntü verirdi...
Ekrem Bey, bırakın tatilini yarıda kesip İstanbul’a dönmeyi, bir tweet bile atmadı... Atamazdı... Çünkü İstanbul sel sularıyla boğuşurken Ekrem Bey teknesinin en konforlu koltuğuna kurulmuş Ege’nin serin sularını turluyordu... “Erişim mesafesinde” değildi. Tekne gezisi sona erdi, karaya avdet etti, ondan sonra ilk tweetini attı. Saat 19.02’ydi.
İlk Bodrum kaçamağında, gazeteciler, “Hani kaybedecek bir saniyeniz bile yoktu?” diye sormuşlardı. Lakayt bir gevşeklik takınarak bu soruyu, “Tatil bana çok yakışıyor” diye cevaplamıştı.
Şimdi de, “Benim tatilim şeffaftır” diyor.
İşbu şeffaf tatilin “safhalarını” bilmiyoruz. Neden yarıda kesilemediğini de bilmiyoruz. Niçin zırt pırt tatile çıkıldığını ise hiç bilmiyoruz...
Kaybedecek bir saniyesi bile olmayan Ekrem Bey, neden ikide bir Bodrum’a kaçıyor?
Bunu açıklamalıdır...
Hazır konu açılmışken, İmamoğlu’nu “eleştiriyor gibi” yapan bağımsız gazeteci Fatih Altaylı’nın kulaklarını çınlatmazsak olmaz. Fatih Bey, tatilini yarıda kesip İstanbul’a dönmeyen İmamoğlu’na çok kızmış...
Hayır, “dönmesi gerektiği” için değil...
Dönmeyip de, bazı trollere, “İmamoğlu tatilini yarıda kesemedi” deme fırsatı verdiği için kızmış. “Neden o trollere fırsat veriyorsunuz Sayın İmamoğlu?” diyor.
Hangi “troller” Fatih Bey?
Senin sütun komşun Sevilay Yılman bile “İmamoğlu’nun İstanbul’a dönmesi gerektiğini” yazıyor!
Ne trolü?