Bugün bir ölümü yazacağım. Bir güzel ölümü. Birkaç gün önce beka yurduna irtihal eyleyen Abdullah Hatiboğlu Hocaefendi'nin ölümünü. Allah rahmet eylesin.
Güzel yaşadı, güzel öldü. “Ölümün güzelliği”nden bahsedildiğinde bazı insanlar tepki gösterir. Ölümün bir “Vuslat” yanı vardır, Mevlana'nın “şeb-i arûsu – Düğün gecesi” gibi, onunla güzelleşir yüreklerde ölüm. Gurbetten vuslata geçiş köprüsüdür ölüm.
Bir de “Güzel ölmek” yanı vardır. Allah Teala'dan her şeyin güzeli istendiği gibi ölümün de güzeli istenebilir. O da, “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz” sırrı ile bağlantılıdır.
Sabah namazını kılacaksınız, sonra evradü ezkarınızı yapacaksınız, sonra üzerinize güneşi doğdurmayıp, kuşluk namazını kılacaksınız ve sonra evinizin şöyle mutena bir köşeciğinde oturup, kucağınıza minderi alıp, üzerine mushafı koyup Kur'an tilavetine başlayacaksınız. Ölüm meleği sizi Yusuf Suresini okurken ziyaret edecek, Rabbin “Gel” buyruğunu takdim edecek. Vuslat yolculuğu öyle başlayacak.
Çocuklarınız sizi öyle, Kur'an sayfaları açık, yüreğinize Kur'an'ı alıp yolculuğa çıkmış halde bulacaklar.
Abdullah Hoca'nın teslim-i ruhu böyle gerçekleşiyor.
Aslında bu, onun mutad bir günü.
Dediğim o, mutad gününüz böyle yaşanırsa, ölüm meleği de sizi bu halde bulur. Kur'an'la gözleriniz nurlanırken...
Aslında o sabah yaşanan, Abdullah Hocaefendi için o sabahtan ibaret değil. Belki dededen, nineden, aileden gelen ve çocuklarda torunlarda devam eden “Müslümanlık hassasiyeti”nin son nefese denk gelen merhalesi.
Abdullah Hoca'nın kardeşini Türkiye tanır, uzun seneler Sultanahmet Camii'nin mihrabında namaz kıldıran, minberinde hutbeler okuyan ve halen bu büyük güzel mabedin yanı başında ilmi hizmet yapan bir vakfa emek veren Emrullah Hatiboğlu hocaefendi.
Yukardaki bilgileri taziye için aradığım Emrullah Hoca'dan aldım. Hoca ayrıca, Abdullah Hocaefendi'nin bir gün önce, Yahya Efendi Camii'nin restorasyondan sonraki açılışında sayın Cumhurbaşkanı ile beraber olduğu, açılıştan sonra teşehhüd miktarı bir görüşme yaptıkları bilgisini de paylaştı.
Şunu da ilave edeyim: Hatiboğlu sülalesi bir Kur'an sofrası adeta.
Emrullah Hoca da, işte o ailenin diktiği ve yetiştirdiği fidanlardan birisi. Onu ben hep, konferanslarımda Altınoluk için yaptığımız bir soruşturmaya verdiği cevapla anlatırım. Yıllar önce Altınoluk dergisinin kapak dosyasında “Bir aylık ömrünüz olsaydı ne yapardınız?” diye bir konu – soru getirmiştik. Bu soruyu yönelttiğimiz insanlardanr birisi de Emrullah Hatiboğlu Hoca idi. Bize mukabil bir soru sormuştu: “Bir aylık ömrünüz olduğunu nereden biliyorsunuz, ya bir haftalık, hatta on saniyelik ömrünüz kalmışsa...” Doğru söze ne denir?
İşte Abdullah Hatiboğlu Hocaefendi yürüdü gitti. Uyudun uyanmadın olacak!
“Yolculuğa hazır olmak” diye bir gündemi olmalı Müslümanın. Onun için Kur'an'la yolculuk etmeli, Rasulullah ile yolculuk etmeli. Allah dostları ile Kur'an'ın “Sadıklar” diye nitelediği, Allah'a sadakatini diri tutanlarla yolculuk etmeli. (O tv programını düşünüyorum da ürküyorum. Ya Rasulullah'ın hukukukun rencide edildiği öyle bir ortamda ölüm meleği gelmiş olsa...”
Benim Abdullah Hocaefendi ile tanışmam, Beşiktaş Kız Kur'an Kursunda öğrencilere yönelik bir sohbet için davet ettiği zaman gerçekleşmişti. Gıyaben hizmetlerini takip ediyordum, vicahen orada tanıştık.
Hocaefendi'nin Beşiktaş Kız Kur'an Kursu'ndaki hizmetleri ayrı bir bahis. Yarım asrı geçmiştir Ihlamur'daki bu mütevazı ilim yuvasındaki Kur'an eğitimi. En zor zamanlarda kapısını kapatmamıştır.
Bu tür müesseseler de “Vakıf insanlar”la yürür. Ihlamur Kız Kur'an Kursu'nda hocalık yapan merhum Mahmut Bayram Hoca'nın hayatı ayrı bir deryadır. “Hocalık nedir?”i anlamak isteyenler Mahmut Bayram Hoca'nın yaşadıklarını görmezlerse eksik kalır.
Ne diyeyim, Rabbim güzel yolculuk nasip etsin. Güzel gidenlere komşu eylesin. Güzel yaşamayı, güzel ölmeyi nasip etsin. Hocaefendi'ye sonsuz rahmet diliyorum.