Dün yayınlanan “Günaydın Trump!” başlıklı yazımı şöyle bitirmiştim:
“Trump’ın dediği “safe zone”un kokusu yakında çıkar. PKK’ya yer açma amaçlı soyut bir öneri mi yoksa PKK’nın temizlendiği, siyasi süreç tamamlanana dek Türkiye’nin kontrol ettiği bir güvenli bölge mi?”
Merak edileni dün Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklığa kavuşturdu. AK Parti Grup Toplantısında ABD Başkanı Trump ile yaptığı telefon görüşmesinin detaylarını aktardı ve “Müspet bir görüşme yaptık. Bizim tarafımızdan Suriye’de oluşturulacak güvenli bölge teyit edildi” dedi. Ardından gazetecilerin sorularını cevaplarken kimi belirsizlikleri netleştiren çok önemli açıklamalarda bulundu.
***
Birkaç başlığı not edelim ve daha önce üzerine konuşulmuş/yaşanmış olanı hatırlayalım, olasılıkları değerlendirelim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Güvenli bölge konusuna olumlu bakıyorum. Üzerinde tüm ilgili arkadaşların konuşabileceği, benim de olumlu baktığım bir konudur.”
Açılımı: Fikir siyaseten yeniden ısınıyor, güncelleniyor. Güvenli bölge önerisini Türkiye 2012’den beri dile getiriliyordu zaten. Suriye’de insani dram arttığında ve Suriyeliler evlerini şehirlerini terk edip sığınacakları güvenli bir yer aradıklarında Türkiye, başta müttefiki ABD olmak üzere tüm dünyaya şunu önermişti: “Sınıra yakın bölgede güvenli bir alan oluşturulsun. Uçuşa yasak olması yetmez! Çünkü bölge halklarını terör örgütleri PKK ve DEAŞ tehdit ediyor, tehdit karadan geliyor, o yüzden kara güvenliği koalisyon güçlerince sağlansın.”
Aradan altı yıl geçti, sonuç değişmedi, DEAŞ bitmedi, PKK ABD eliyle silahlandırıldı ama ikisi de uçağa sahip değil. Bu demektir ki güvenlik kara güçleriyle Türkiye ve ÖSO tarafından sağlanacak. Kontrol, Erdoğan’ın belirttiği gibi Türkiye’de olacak.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Biz TOKİ olarak işin içerisine gireriz. Ama bu konuda koalisyon güçleri maddi destek verirlerse bu insanların güvenliğini de korumak kaydıyla güvenli bölgeyi halletmiş oluruz. Bu, göçü de tamamen engeller”.
Açılımı: Güvenli bölge PKK-DEAŞ’tan temizlendikten sonra başta Türkiye’deki 3 buçuk milyon Suriyeli olmak üzere Suriye dışına çıkmak zorunda kalanların ülkelerine dönüşlerini sağlamak için alanın enkazdan temizlenmesi ve alt yapının sağlanması gerek. Konut, hastane, okul, kamu binaları ve diğer alt yapı için fona ihtiyaç var.
Sonuç: Mülteci akınından ödleri kopan ama ellerini taşın altına koymayan “koalisyon güçleri” için; pamuk eller cebe!
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “YPG böyle bir projenin içerisinde yer alabilir mi? Onlar terörist. Biz güvenli bölgeyi teröristlere terk edebilir miyiz? DEAŞ’ın durumu neyse YPG-PYD de aynıdır. Onların akıbeti neyse onların akıbeti de o olmalı. Güvenli bölge dediğinde tüm o bölgeyi terörden temizleyeceksin.”
Açılımı: Açılıma gerek yok aslında! Türkiye başından beri savunduğu tezlerini muhataplarına bir bir kabul ettiriyor. PKK=YPG=SDG tezi; “PKK-YPG ile DEAŞ arasında fark yoktur” tezi; “PKK Kürtlerin temsilcisi değil katilidir” tezi hakikatin ta kendisi olduğu için ABD ve “yakın körlüğü” yaşayan diğer terörist severler eninde sonunda bunu kabule mecbur kalıyor, kalacak.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Biz koalisyon güçlerinin içindeyiz. Astana Süreci de ilave edilebilir. Etraflıca konuşmadan kararını vermek doğru değil. Birebir Putin ile yapacağımız görüşme var. Sayın Putin, ben ve Ruhani ile yapacağımız görüşme var. Kısa sürede Astana sürecinin devamı olarak üçlü zirvemizi devam ettireceğiz.”
Açılımı: Astana süreci Cenevre süreciyle birleşebilir. Washington’dan önemli kulis bilgileri aktaran Serdar Turgut dün Erdoğan-Trump ve Putin arasında olgunlaşan üçlü zirve ihtimalinin izini sürüyordu. Gerçekleşirse sadece Suriye ve bölge için değil dünyanın selameti için de doğru bir yakınlaşma yaşanacak demektir. İnşallah diyelim görelim…