FETÖ elebaşı F. Gülen’in, bundan 20 yıl kadar öncesinden 2013’e kadar zaman zaman söylediği bir sözü bugünlerde daha çok hatırlıyorum: “Ters bir rüzgâr esmezse…”
Bir gün ters bir rüzgâr esebileceği ve yapılanların berhava olacağı endişesini dile getirdiği her defasında Gülen, daha sonra hep şunu eklerdi: “Zor zamanlarda kimin nasıl davranacağını bilemezsiniz. Ben ve birkaç arkadaş İzmir’de ilk tutuklandığımızda, mahkemede herkes bülbül gibi şakıdı. ‘Şunu da yaptık, bunu da yaptık’ diye konuştular. Bir tek ben konuşmadım…”
Son günlerde dikkat çeken operasyonlar, hala görevde olan TSK mensupları ile ilgili. Bunun iki sebebi var.
Birincisi 215 bin FETÖ’cünün kendi aralarındaki gizli, şifreli haberleşme programı olan ByLock yazışmalarının deşifre edilmesi. FETÖ yapılanmasının çözülmesinde ByLock verileri çok önemli hale geldi. Çünkü 17 milyon mesaj içeriğinden 15 milyon 520 bini çözümlendi. Yine verilerdeki toplam 3 milyon e-posta içeriğinden 2 milyon 293 binine ulaşıldı. Bunun sonucunda on binlerce yeni isim ortaya çıktı.
Muvazzaf subaylara yönelik operasyonların yeniden başlamasının ikinci sebebi de “mahrem imamlar”ın itirafları ve TSK’daki “kripto yapılanması”nın çözülmeye başlanması. Örgüt bağlantıları ortaya çıkan çok sayıda asker etkin pişmanlık yasasından faydalandı ve itirafçı oldu.
Dün, Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında, daha önce yakalanan "mahrem imamlar"ın ifadeleri doğrultusunda çoğunluğu muvazzaf asker 700 şüphelinin belirlendiği öğrenildi.
Yürütülen soruşturma kapsamında ayrıca örgütün, 17-25 Aralık sürecinden sonra Türkiye’nin her bölgesinde "Sosyal Medya Mesulü" adı altında yeni bir birim oluşturduğu tespit edildi.
Konya'da TSK içerisindeki kritik birimlerde görev yapan kişilere "mahrem abilik" yapan sınıf öğretmeni S.T’nin, etkin pişmanlıktan yararlanarak itirafçı olması ile pek çok yeni isme ulaşıldı.
F. Gülen’in korktuğu başına geldi. 17/25 Aralık’tan beri ters esen rüzgâr, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra fırtınaya dönüştü.
Aslında ters esen rüzgârın bir numaralı müsebbibi Fetullah Gülen’in kendisi. Gülen, binlerce insanı yakan, yuvalarının dağılmasına, ocaklarının sönmesine sebep olan büyük bir hata yaptı.
Gülen’in en büyük hatası, çok sayıda insana sırlarını emanet etmesidir. Binlerce “imam”, “mahrem imam”, TSK içinde “müdür”, “müdür yardımcısı”, ”öğretmen” görevlendirilmiş. Bu insanlar sadakat sınavlarından sonra bu gizli işlerde istihdam edilmiş. Ama zoru gördüklerinde Gülen’i satıp satmayacakları, itirafçı olup olmayacakları test edilmemiş. Daha doğrusu test edilecekleri bugünkü dönem gibi bir dönem yaşanmamış…
En önemli hatanın, yani sırları çok sayıda insana emanet etmenin diğer bir boyutu da ByLock gibi gizli ve şifreli iletişim ağına yüz binlerce insanın dâhil edilmesi. Gülen, en çok övündüğü aklınla imtihan edilmiş ve akıllara ziyan bir tedbirsizlik yapmış. Daha doğrusu, kader planında Cenâb-ı Hakk, bir haininin ihanetini belgelemiş ve foyasını ortaya çıkarmış...
Gülen şimdi ters fırtınanın sürüklemesi ile batağa saplandı.
Artık Batı’nın gözüne girme çabalarının da ona faydası olmayacak. Artık “ben ve arkadaşlarım Batı’nın hizmetindeyiz” (Darbe girişiminden on gün sonra New York Times’a yazdığı makale. 26 Temmuz 2016) deme onursuzluğu onu kurtarmayacak. Artık “Haçlılar sizin kadınınıza, kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler. İlişmemiş Haçlılar…” deme alçaklığı onu kurtarmayacak.
Ya bir suikasta uğrayacak, ya da intihar edecek…