İki hafta önce bu sütunda “Kaymakamların İtirafçılığı” başlığı ile yazdığım yazıda, 15 Temmuz darbe girişiminin itirafları artıracağını ifade etmiştim. Çünkü istediği kadar F. Gülen’in hipnozunun etkisinde kalsın, istediği kadar F. Gülen’e “Beklenen Salih Zat” diye iman etmiş olsun, 15 Temmuz’daki vahşetin, bilhassa tanklarla vatandaşların ezilmesinin, bilhassa da Gölbaşı Özel Harekât Daire Başkanlığı’nın F-16 savaş uçağı ile bombalanmasında 48 polisimizin şehit edilmesinin, paslı vicdanları bile harekete geçireceğine inandım. 15 Temmuz cinnetini, katliamını gördükten sonra bu milletin evladı bir ferdin vicdanının mutlaka kanayacağına, “ben nasıl bir yapının içinde imişim, ben neye hizmet etmişim” diye kendisini sorgulayacağına inandım. Nitekim geçen hafta üç eski HSYK üyesi 15 Temmuz’a giden ihanetin başında doğrudan F. Gülen’in olduğunu itiraf ettiler. Yargıtay’a ve Danıştay’a seçilecek üyeler için bir evden kendisine telefon açıldığını, bizzat Gülen’in talimat verdiğini açıkladılar.
Aslında FETÖ’yü çökerten TSK, Emniyet ve Yüksek Yargı mensuplarının itirafları oluyor. İnanınız toplumda bugün F. Gülen’e ve hala onun yanında olanlara karşı öylesine bir nefret hissi var ki, bilinen bir yüz olduğu için örnek diye söyleyeyim; Ekrem Dumanlı Türkiye’ye gelse ve serbest bırakılsa, insan içine çıkamaz. Yolda yürüyemez, bir alışveriş merkezine giremez. Kendisine yönelik hakaretlerden dolayı köşe bucak kaçmaya çalışır.
Geçenlerde, bir arkadaş çok dokunaklı bir şey anlattı. İki yıldır pişmanlık yaşadığını bizzat bildiğim ama çevresindekilerin çoğunun bu durumu bilmediği için kendisini hala “Cemaatçi” diye selamı kestiklerini, kendisiyle konuşmadıklarını söyledi. Bir de Dumanlı’yı, F. Gülen’i düşünün. Yurt dışında yaşayan FETÖ’cüler hala dünyanın kendilerine dar edileceğini göremiyorlar. Toplumun genel hissiyatının, nefretinin farkında değiller. Türkiye’ye gelmeyi göze alsalar, ne demek istediğimi, dost ve akrabalarının tepkilerinden görürlerdi…
Sözünü ettiğim yazıda ben, FETÖ ihanetinin içinde kalmış kaymakamların itiraflarının da çok önemli olacağını yazdım. Şimdi öğreniyorum ki, kaymakamlardan da itiraflar gelmeye başlamış. Bu itiraflarda en dikkat çekici taraf, Pensilvanya’dan, Kaymakamlara Erdoğan ve AK Parti aleyhinde çalışma yapma talimatının verilmiş olması.
F. Gülen yargı, medya ve emniyetteki FETÖ’cülere, 2010’da HSYK’nın ele geçirilmesinden ve 2011’de de Yargıtay ve Danıştay’da hâkimiyet kuracak şekilde yeni üyeler seçilmesinden sonra tek bir talimat verdi: “Ortak çalışma yaparak AK Parti yıpratılacak, Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasının önü kesilecek…” 7 Şubat 2012 MİT krizinden itibaren darbenin düğmesine bastılar. En sonunda da 15 Temmuz’da üniformalı hainleri devreye soktular.
İşte Kaymakamların itiraflarında da bu görülüyor. F. Gülen kaymakamlara somut iki görev talimatı vermiş.
Bir, fakir fukaraya kaymakamlıklar vasıtasıyla yapılan sosyal yardımların dikkat çekmeyecek şekilde azaltılması. AK Parti aleyhinde hava oluşturulması…
İki, 30 Mart yerel seçimleri ve 7 Haziran genel seçimleri öncesinde, AK Parti adaylarını yıpratacak, AK Parti’nin aleyhine olacak her türlü bilginin toplanması, “abiler” vasıtasıyla “yukarıya” iletilmesi… Bunun önemi için de kaymakamlara, “biz bu bilgileri kendi medyamızdan daha çok “merkez” medyada değerlendireceğiz” demişler.
Bu baskılara dayanamayıp kenara çekilmek isteyenlere ise tehditler savurmuşlar. İtiraflardaki bu tehditleri yazmak bile bana ağır geliyor…