Bilindiği gibi Bakanlar Kurulu, FETÖ’cülerin kamudan ayıklanması konusunda kriterler belirledi. Bunlar arasında üç temel kriter var: 17-25 Aralık’tan (2013) sonra; Bank Asya’ya F. Gülen’in çağrısı üzerine, (bilhassa başka bankalardan kredi çekerek) para yatıranlar, Gülen’in kurdurduğu sendika ve dernekler ile ilişkisini inadına kesmeyenler, FETÖ’nün gizli yazışmalar için kullandığı ByLock ve benzeri özel şifreli yazışma programını kullananlar.
Devlet, 17-25 Aralık’ı başlangıç olarak şundan alıyor: F. Gülen, 7 Şubat 2012 MİT krizi ile açığa çıkan meydan okumasıyla, hükümete ve Sayın Erdoğan’a savaş açtı. 17-25 Aralık 2013’te, bu meydan okuma yolsuzluk soruşturması üzerinden bir siyasi darbe teşebbüsüne dönüştü. Bir hafta sonra Ocak 2014’te MİT TIR’larının durdurulması ihaneti geldi. Ardından F. Gülen, FETÖ tabanını siyasetin batağına itti, yerel ve genel seçimlerde CHP ile HDP desteklendi. Sonunda da doğrudan milletin evlatlarını hedef alan 15 Temmuz kanlı darbe girişimi sahnelendi.
Millet de devlet de gördü ki, 7 Şubat ve 17-25 Aralık, 15 Temmuz’a giden ihanet yolunun başlangıcıydı. Bu süreçte FETÖ’cüler, Pensilvanya’dan ne talimat verildiyse onu yerine getirdiler. Gülen’e öylesine körü körüne itaat ediyorlardı ki, Bank Asya’ya para yatırmakla kalmadılar, bankanın, adliyelerin ve emniyet binalarının önünde kadınlar cevşen okudular. Açıkçası, F. Gülen’in açtığı gayri meşru, gayri ahlaki, hukuk ve insaf dışı iktidar savaşının gönüllü neferleri oldular. 15 Temmuz’a kadar asla pişmanlık göstermediler. Hatta istisnalar hariç, 15 Temmuz’dan sonra da pişman olmadılar. Onun için ben pişmanlık ifade etmeyerek mağdur olduğunu söyleyenlerin samimiyetine de inanmıyorum.
F. Gülen, FETÖ mensuplarına sürekli umut zehri aşılayarak onları direnmeye, hatta ölümü göze alarak başkaldırmaya, isyana teşvik etti. Emniyet, yargı ve silahlı kuvvetlerdeki teröristler ile tabandakilerin büyük çoğunluğu da bile bile Gülen’in isyanına iştirak ettiler, bu isyanda birer görev elemanı olarak rol aldılar. 15 Temmuz, bu cüretin, kabadayılığın, gözü dönmüşlüğün ve ihanetin en büyük belgesidir...
Şimdi devlet, milletimizin büyük desteğiyle; kendisine meydan okuyan, savaş açan ve bunu Türkiye’nin düşmanlarına taşeronluk yaparak sürdüren F. Gülen’e, FETÖ mensuplarına karşı istikbal ve istiklal mücadelesi veriyor.
Bu arada benim dikkatimi başka bir husus çekiyor. F. Gülen 40 yıldır gizlediği, tundan tuna sakladığı, devlet içine sinsice yerleştirdiği neredeyse bütün elemanlarının bir gün armut gibi toplanması için adeta elinden geleni yapmış.
Mesela milli eğitim bünyesindeki öğretmenlerin hepsini, kurdurduğu sendikaya üye olmaya zorlamış. Hatta “dost halkası” denilen sempatizanlar bile üye yapılmış.
Mesela kamuda tespit edilmesi adeta imkansız görünen kripto elemanlar, özel şifreli yazışma programları ile kayda geçirilmiş.
Mesela TUSKON’a üye işadamları, Başbakan Erdoğan’a ve hükümet üyelerine “biz sizin ininize gireceğiz” diyen başkanlarını, ayakta alkışlamışlar. Mesela, sanki hala belirlenemeyen olursa, onlara da 1’er dolar verilerek kabak gibi teşhirleri sağlanmış...
Bunun iki izahı var. Birincisi, F. Gülen, bir darbe ile Türkiye’yi iç savaşa sürükleyip efendilerine hizmette kusur etmeyeceğine öylesine inanmış ki, darbe başarılı olsaymış bu kayıtları, dolarları birer kahramanlık nişanesi gibi açıklayacaktı.
İkinci ihtimal ise örgütünün son kullanılma tarihinin geldiğine inandı, sonunu gördü, kendisi biterken örgütü de bitirme yolunu seçti, bütün FETÖ’cüleri ele verdi...