Cemaatin tahminlere göre 20 milyar dolar civarında nakit parası ve mal varlığı olduğundan söz edilir. İslam'ın "infak emrini" Gülen ve Cemaat çok iyi kullanmıştır. Daha önceleri bu tür cemaatlere yardımda bulunanlar sadaka türünden üç beş kuruş vermekle yetinirlerdi. İstekler bire bir yapılır, kişi gönlünden kopanı verirdi. Gülen böyle yapmadı; Peygamberimizin Tebuk Seferi öncesinde yaptığınca, yardım edebilecek güçteki insanları bir araya topladı. Yardımlaşmayla ilgili ayet ve hadisleri (kafasına göre) yorumladı. Ve bir araya gelenlerin Hizmet'e destek olmaları istendi. Gülen konuşurken gene ağladı, kaskatı kesildi, kendini yerlere attı, debelendi. "Yoksullar, evsiz barksızlar, garibanlar için döküyordu gözyaşlarını!
Bu toplantılara "Himmet Toplantıları" adı verildi ve bunlarda psikolojik baskı yapılıyor, adına da teşvik deniyordu. Nice esnaf ve iş adamı, çevresinden gördüğü bu psikolojik baskılar nedeniyle vermeyi düşündüğü miktarın çok üzerinde bağış yapmak zorunda kalıyordu.
***
Cemaatın gücü çok yönlü artınca ihtiyaçları ve giderleri de arttı tabi. Himmetler çeşitlendirildi. Burs himmetleri, kurban himmetleri, genel himmetler başlıkları altında nerdeyse her gün bu toplantılar yapılıyordu. İstanbul'da devşirilen himmetlerden birini örnek alacak olursak, diyelim ki toplantıya beş yüz kişi katılıyor. Konuşmacı sözlerini bitirdikten sonra, arkadaşlara "kolaylık olsun diye" on milyon ve üstü verenler şu tarafa, beşten ona verecek olanlar bu tarafa diyerek salonu bölümlere ayırıyor. Bu orada bulunanlara da örnek oluşturuyor. Bu yıl beş verenler bir dahaki yıl daha fazlasını vermek için kan ter içinde kalıyordu. Çünkü kişi ne kadar çok verirse o kadar itibarlı oluyordu cemaatte; baş köşeye buyur ediliyordu.
Zamanla cemaatin basın, eğitim, maliye ve yargıdaki gücünü görenler himmet adı altında gizli rüşvetler vermeye başladı. İstenen miktarı vermeyenlere karşı cemaatin maliye, eğitim ve yargıda görevli üyeleri devreye girdi. İş adamı ya da esnaf öylesine baskı altında bırakıldı ki, parayı verip canını kurtarmak zorunda kaldı. Nice iş adamı ya da esnafın defterleri incelemeye alındı. Ancak, istenen parayı bağışlayınca paçasını kurtarabildi. Yargıda işi olan kişiler de varlıkları oranında para vererek sözde aklanabiliyordu artık. Gelir kaynaklarının çoğalması cemaati akla hayale gelmeyecek oranda çok pahalı işlere yönlendirdi. Bu harcamaları karşılamak için de şantaj yapıldı, montajlanan kasetler devreye sokuldu. Kısacası himmet adı altında düpedüz soygun yapıldı!
Latif Erdoğan, ABD'de Gülen'i ziyarete gittiği günlerden birinde, basının cemaatin mali yapısını incelemeye başladığından söz edildiğini anlatıyor. Gülen bir kahkaha atmış ve "Bütün toplanan himmetleri saysınlar bakalım acaba ortaya çıkacak miktar hizmetin harcadığı paraların onda biri ediyor mu" demişti Orada bulunanlar bu sözlerin cemaate yönelik ilahi bereket olarak yorumladı! Bugün artık bu paraların nereden geldiğini kestirmek için kahin olmaya gerek kalmadı. Yıllık harcaması ABD bütçesinde yer almayan ancak milyarlarca dolar olduğu söylenen CIA'nın kasasından çıktığı 15 Temmuz sonrası anlaşıldı sanırım!