çok acı çektin, Gazzeli Yusuf, oğlum, çok acı çektin
ve bu kadar acı için çok küçük bu ‘Filistin’.
dünyayı iste, bütün bir yeryüzünü,
duvarsız, tel örgüsüz, mayınsız
ve silahsız yeryüzünü, hepimiz için,
***
çok acı çektin, önce sen çığır bu türküyü!
göğsüne yaslayıp kulağını geleceğin,
önce sen duyur, bu yüceler yücesi ülküyü,
bu en büyük vuruntusunu aklın ve kalbin
ve bir amentüye dönüştür onu!
***
çok acı çektin, yapabilirsin bunu,
çok acı çektirdik sana, dönüştürebilirsin
dokunduğun her şeyi, her şeyi som altına,
hakkında konuştuğun ya da sustuğun
her fikri, her tezi gökçe bir manifestoya.
***
çok acı çektin, dönüştürebilirsin,
ip atlarken, sapan atarken ya da uyurken
beşikte, kaldırımda ya da yıkıntıların altında
can veren kardeşlerinin dudaklarında donan kıpırtıyı
büyük insanlık oratoryosuna.
***
dönüştürebilirsin yoksulların yakarışlarını
tanrının bütün evlerinde
dudaklarda ve yüreklerde kopan,
sonra dalga dalga büyüyen, yayılan
ve tankları, panzerleri önüne katıp götüren,
***
roketleri, obüsleri, havan toplarını,
insanın beyninden, kalbinden
ve dilinden büyük bütün silahları
ve silah tüccarlarını, silah çetelerini,
devletleri, kaleleri, kodesleri ve kafesleri,
***
kralları, emirleri, müebbet başkanları
önüne katıp savuran gül fırtınasına.
dönüştürebilirsin bütün acıları,
bütün duaları, bütün çığlıkları,
uyuyanların üstünü örten bir gül tufanına,
***
açları doyuran, küsleri barıştıran,
evsizlere ev, yarsızlara yar olan
yerle göğü insanın yüreğinde buluşturan
bir gül zamanına, gül umranına,
gül toplumuna, gül insanına.
Cahit Koytak
Gazze Risalesi / IV / 16 Ocak 2008