15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre önce Almanya’ya kaçan Can Dündar’a FETÖ darbecileri çok şey borçlu.
Kariyerinin önemli bir kısmını belgesellerle, kitaplarla taçlandıran bir gazeteci olan Can Dündar son çeyreğe girildiğinde, sivil gidişata sekte vuran, halka ateş açan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bombalayan FETÖ’cülerle derin bir işbirliğine girdi. Türkiye’de darbeye giden taşları sıra sıra dizen “DEAŞ’a destek” balonunu şişiren Dündar, Cumhuriyet gazetesini darbenin teorik ve psikolojik zeminini hazırlama aygıtı haline getirdi.
Milletten ve milletin tercihinden haz etmiyordu, hakir görüyordu. Milletin seçtiği liderini demokratik yollardan alt edemeyeceğini gören çevrelerin kumpaslarına ortak oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ne pahasına olursa olsun siyaset sahnesinden silmek isteyen hegemonik odaklar, içeride müttefik bulmakta zorlanmadılar, Can Dündar ve benzerleri gibi gazetecilik kürkü içindeki kibir abideleri ortalıkta bolca arz-ı endam ederken.
“MİT TIR’ları” haberi işte bu çerçevede hazırlanmış uluslararası bir algı operasyonudur.
Gazetecilik dışında her türlü operasyona imza attı Can Dündar idaresindeki Cumhuriyet yönetimi. Ülkeden kaçış tarihi, izlediği rota, kadife sesli belgeselcinin FETÖ şerefsizlerinin dalga boyuna girdiğinin verileri arasında. Can Dündar, 15 Temmuz darbe sürecinde payı olan bir isimdir ve bu operasyon haberciliği nedeniyle Türk milletinin kırmızı listesindedir.
Zaten tarihi Cumhuriyet Gazetesi’nin yeni okur profili o bildik kitle değil uzun bir süredir.
Gazete üzerindeki FETÖ işbirlikçiliği damgasını silmek de esasında gazetenin geleneksel okur kitlesinin işi.
Can Dündar, bir kariyeri postal altında ezdiren yolculuğunda, Cumhuriyet gazetesini bu kirli operasyonlarına alet etti ve darbenin haberini alıp, yurtdışına kaçtı.
Peki Cumhuriyet gazetesine birkaç gün önce gerçekleştirilen operasyonda usül hatası yok mu?
FETÖ ile mücadele sürecinde mercek altına alınmayı hak eden kısımlar dışında, genel bir çerçevede hareket edilmesi, öncelikle darbecilerle ve onların işbirlikçileriyle olan hesaplaşmaya zarar verecektir.
Çerçevesi titizlikle çizilmiş bir operasyon, algı operasyonu aracı haline gelmiş bir aygıtı yeni suçlar ve günahlar işlemekten alıkoyacaktır. Ancak hedefi asıl sorumlular dışında genişletmek, ederi ve karşılığı mikroskobik olan bazı unsurları mağduriyet cilasıyla daha fazla görünür hale getirecektir.
Ülkenin içinden geçtiği iç ve dış politik momentum ve güvenlik fotoğrafı, operasyonel haberlerin hasarlarını da arttıracak bir ortam oluşturmakta.
Basın özgürlüğü başka bir şeydir, terör ve darbenin teorik ve psikolojik zeminini hazırlamak bambaşka bir şeydir. Operasyonların da bu çerçeveyi dikkate alarak planlanması önemlidir.