Galatasaray’da Hakan Şükür’le ilgili yaşananların anlattığı nedir?
Geçtiğimiz cumartesi günü Galatasaray Mali Genel Kurul toplantısında FETÖ ile ilişkisinden dolayı disiplin kuruluna sevk edilen eski futbolcu Hakan Şükür’ün ihracı, oy çokluğu ile reddedildi. Büyüyen tepkiler üzerine Galatasaray Yönetim Kurulu Pazar günü olağanüstü toplandı ve tüzükteki maddeyi esas alarak Hakan Şükür ve Arif Erdem’i kulüp üyeliğinden ihraç etti. Hakan Şükür ve Arif Erdem ile birlikte 2 bin 750 genel kurul üyesinin de kulüple ilişkisi kesildi.
Benim de taraftarı olduğum güzide kulübümüzün FETÖ suikastına uğraması cidden çok üzücüdür.
15 Temmuz darbe girişimi yaşanmış, 249 şehit verilmiş, iki binden fazla gazimiz var. Türkiye bir iç savaşın ve parçalanmanın eşiğinden dönmüş ama Galatasaraylı bir grup, Hakan Şükür ismi üzerinden devlete meydan okuyor.
Biz bu meydan okumanın bir benzerini 1 Mart 2014’teki TUSKON kongresinde görmüştük. FETÖ’nün işadamları organizasyonunun kongresinde başkan Rıza Nur Meral (daha sonra yurt dışına kaçtı) Başbakan Erdoğan’ı kastederek şunları söylemişti:
“Şuna inanıyorum ki yakın gelecekte kimlerin inlerde yaşadığını, kimlerin saklanacak in arayacağını, kimlerin müsvedde kimlerin asıl olduğunu herkes görecek...”
Bugün kimlerin saklanacak in aradıklarını, Almanya’ya, ABD’ye, Hollanda’ya, Yunanistan’a kimlerin sığındıklarını biliyoruz.
Cumartesi günkü Galatasaray kongresindeki FETÖ hamileri de terör örgütüne ve Hakan Şükür gibi bir terör destekçisine sahip çıkmanın bedelini ödemelidir.
Bilhassa üyeleri ajite eden, devlete açıktan meydan okuyan Doğan Haber Ajansı GS muhabiri ve genel kurul üyesi Kadir Çetinçalı FETÖ’ye bağlı olmanın bir bedeli olduğunu anlamalıdır.
Hakan Şükür gibiler 20’li yaşlarda cemaate takılıp gidenler değildir. Hakan Şükür ve onun gibiler 17/25 Aralık siyası darbesine, MİT TIR'ları ihanetine ve bilhassa 15 Temmuz darbe girişimi alçaklığına rağmen F. Gülen’i savunan, ona hala “Hocaefendi” diyen, onu kurtarıcı gören zavallılardır. Zavallı olmaktan da öte terör destekçisidirler. Hainlere sahip çıkanlar da haindir…
Eski bir GS Başkanının Hakan Şükür’e sahiplenmeyi “hissi” bulması da esef vericidir. Eğer bir hissilik söz konusu olacaksa 249 şehidin, iki binden fazla yaralının hatırası, ailelerinin acıları ile ilgili olmalıdır. Kimse; Meclis’in bombalandığını, Polis Özel Harekât Başkanlığının savaş uçağı ile yerle bir edildiğini, vatandaşların üzerine tankların sürüldüğünü bu millete unutturamaz.
15 Temmuz’un bu millet nezdinde ifade ettiği anlamı, istikbalimiz ve istiklalimiz için taşıdığı önemi hala anlamayanlar var.
Yedi Düvel’in saldırısı karşısında ayağa kalkan milletimizin direniş ve diriliş ruhunu kimse örseleyemez.
GS kongresinde ortaya çıkan meydan okuma, FETÖ ile mücadeleyi sulandırma ve sabote etme amacına yöneliktir. FETÖ ile mücadeledeki kararlılığı, iradeyi kırma teşebbüsüdür. Asla bir eski futbolcuya sahiplenme değildir. Bu çıkış, FETÖ’yü sahiplenmedir. 16 Nisan’daki referandumda “Hayır” cephesine cesaret vermedir. Değilse son günlerde “Hayır”cıların marşına dönüştürülmek istenen İzmir Marşı’nın söylenmesi neyin nesidir?
Dikkat ediniz, Alman istihbaratının başkanı, İngiliz Avam Kamarasına sunulan rapor tek şey söylüyor: “15 Temmuz darbesinin FETÖ tarafından yapıldığına ikna olmadık…”
Haçlı ittifakı, ısrarla FETÖ hakkında tereddüt oluşturmaya, onu temize çıkarmaya uğraşıyor. Kılıçdaroğlu; “15 Temmuz, hükümet kontrolünde bir darbe girişimi” diyerek, tıpkı GS içindeki FETÖ’cüler gibi Haçlı değirmenine su taşıyor…