Dün akşam Ankara’da gerçekten de futbol oynamayı unutmuş bir Galatasaray takımı izledik. Takımın nasıl bu hale geldiğini anlamak için sezon öncesine gitmek gerekiyor. Yapılan transferlerin hemen hepsi bir fi yasko. Galatasaray yönetiminden biri çıkıp anlatsın. Nasıl olmuşta Riekerink teknik direktör olarak kalmış, müzmin sakat Serdar Aziz’e 4.5 milyon euro bonservisi ödemiş, golcü diye Eren’i almış. Gene biri çıksın anlatsın bu Semih’e ne olmuş? Niye hala Sabri sağ bekte oynatılır? Niye Galatasaray gibi şampiyonluğu kovalayan bir takımın en iyi oyuncusu her hafta en iyi kalecisi seçilir. Bunların cevabını verdiğiniz zaman işe yönetimden başlamanız gerekecek. Başkan Özbek ve yönetimi ne G.Saray’ın adına yakışıyor, ne de kulübün dünyada nerede olduğunun farkında.
Dün akşam Galatasaray’ın iki pozisyonu var. Onlar da gol oldu. Maç boyunca 6 şutu var kaleye rakibinse 20’nin üzerinde. Maçın neredeyse dörtte üçü Galatasaray yarı sahasında oynandı. Eğer Sarı-Kırmızılılar ikiden fazla gol yemediyse bunun nedeni önce Osmanlıspor’un beceriksizliği, sonra da Muslera’nın kurtarışları.
Hala Galatasaray’da şampiyonluktan söz edenler var. Hala her maçta 3 puan bekleyenler var. Galatasaray’ın aldığı ve alacağı 3 puanlar Milli Piyango misali şans-kader-kısmet. Yoksa ne bir taktik, ne bir kurgu, ne bireysel bir çaba var.
Sarı-Kırmızılar’ın Osmanlı’ya takılması çok doğal. Maçın ilk dakikasından belliydi, sonucun ne olacağı. Herhalde Süper Lig’in gelmiş geçmiş en kötü savunma oyuncuları Aslan’da. Semih’in 87.dakikada attığı beraberlik golü bu gerçeği değiştirmez. Ama demek değildir ki Semih ilk 11’in vazgeçilmez adamı. Bir rastlantı golüyle maçı berabere bitirmek takımın oynadığı kötü oyunu unutturmaz kimseye. G.Saray beraberlik için seviniyorsa ve rakibi Süper Lig’de bir takımsa o zaman bu işte bir terslik var.