Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimine bir ay kaldı. Cumhurbaşkanlığında muhalefet erken havlu attı. Meral Akşener'in "Bir çatı aday lazımsa ben ne güne duruyorum" ısrarıyla Abdullah Gül üzerine çizilen çatı projesi iptal oldu. Böylece CHP istemeye istemeye Muharrem İnce'yi aday gösterdi.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Gel bakalım Muharrem" diyerek takdim ettiği İnce, o gün bu gündür il il dolaşıyor, bisiklet, traktör, saban ve kasketle Kılıçdaroğlu'na alternatif bir CHP lideri imajı inşa ediyor. Cumhurbaşkanı değil CHP'ye başkan olmak için çalıştığını herkes biliyor. Kılıçdaroğlu'nun da İnce'den kurtulmak istediğini...
İnce'yi destekleyenlerin, milletvekili aday listesine alınmaması ve sonrasındaki restleşme ile bu zaten iyice aşikar oldu.
Açık açık "Muharrem İnce'den feragat edelim ve Akşener'i ikinci çıkaralım" diye yazanlar bile var. Ola ki seçim ikinci tura kalırsa Erdoğan'ın karşısında İnce değil Akşener olmalıymış ki Erdoğan'ı devirme şansı olsunmuş!
Analiz niyetine temenniler... Çok da üzerinde durmaya değmez.
***
Muhalefet de zaten milletvekili seçimine odaklanmış durumda. Erdoğan'ı, ilk turda seçilse bile, Meclis'te güçsüz bırakacak sihirli aritmetiği yakalamaya çalışıyorlar.
SP, İP ve CHP'nin oluşturduğu ittifakın amacı bu. Ama asıl ittifak, bu partilerin HDP ile kurduğu "görünmez ittifak".
Görünmez ittifakın amacı ne edip edip HDP'yi Meclis'e sokmak.
HDP'nin Meclis'e girebilmesi halinde AK Parti'nin 50 vekil daha az kazanacağı bunun da İP-SP-CHP ittifakının aldığı oy oranından çok daha önemli olduğu ifade ediliyor. Cumhurun iradesini Meclis'te kilitlemenin tek formülü bu diye bakıyorlar olaya.
Karamollaoğlu, Akşener, Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce'nin, Selahattin Demirtaş'ı hapisten çıkarma kampanyasının sebebi de bu. Demirtaş, Cumhurbaşkanı adayı olarak sonucu değiştirici bir etkiye sahip değil. Ama PKK'nın emir eri olarak ettiği laflar unutturulur ve "mağdur Demirtaş" imajı oluşturulursa toplumun HDP'ye olan negatif bakışı da değiştirilebilir pekala. Böyle değerlendiriliyor. PKK'ya terörist devşiren bu parti, "Ne yapabilirdi ki, PKK'ya karşı bir gücü mü vardı?" denilerek masumlaştırılıyor.
HDP'nin Meclis'e girmesi, AK Parti'nin 301'i bulmasını zorlaştıracak yegane imkan. Bunun için de solu HDP'ye kaydıracak bir taktik izliyorlar. CHP'nin listelerindeki sağ isimler ve HDP'ye sol gelenekten gelmeyen Kürt milliyetçilerini sinir eden "Türk-solu" yükleme hep bunun için.
Sadece CHP değil, SP ve İP genel başkanları da "Demirtaş dışarıda olmalı" diyerek bu amacı destekliyor. Hatta HÜDA-Par bile Yasin Börü'nün katillerini azmettiren Demirtaş'ı meşrulaştırmakla meşgul.
Terörle etkili mücadele sayesinde PKK'nın eylem kapasitesinin geriletilmiş olması da bunların işine yarıyor.
PKK'nın eylemlerine devam ettiği bir vasatta HDP ve Demirtaş'a PR yapmak o kadar kolay olmazdı herhalde.
Hoş PKK da teröre seçim arası verebilirdi. Daha önce de yaptığı gibi. Nitekim HDP'nin "Türkiyelilik" mesajlarıyla sazlı sözlü yürüttüğü seçim kampanyası 7 Haziran'da bitmiş ve Kandil'de mukim terörist taifesi, CHP'nin ödünç oylarından aldığı güçle seçimden hemen sonra hendek terörüne başlamıştı.
7 Haziran'da "Seni başkan yaptırmayacağız" ihalesi HDP'ye verilmişti. CHP o zaman da HDP'yi Meclis'e sokmak için oy dahil her türlü desteği verdi. Aynı şeyi bu sefer el altından yürütüyorlar. Seçmenin tepkisinden çekindikleri için açıktan ittifakla HDP'nin baraj sorununu ortadan kaldırmayı göze alamadılar ama HDP'yi mutlaka Meclis'e sokmak için ne gerekiyorsa yapma kararlılığındalar.
CHP ve HDP'nin vekil listeleri de bu akılla hazırlanmış, belli ki.
Ama işte güzelim liste mühendisliği bir FETÖ'cü vekilin listeden çıkarılmasıyla bambaşka bir şekil alıyor.
Durun bakalım, film daha yeni başlıyor!