Toplu iftarlara genelde ibadet ruhuna halel getirdiği için katılmıyorum.
Fakat bu kararıma rağmen geçen hafta boyunca beş davete katılma ihtiyacı hissettim.
Birincisi TBMM Başkanı’nın davetiydi. İsmail Kahraman meclis başkanlığının ötesinde bizim kadim ağabeyimizdir, gitmesek olmazdı.
İkincisi Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nin iftarıydı. Sıradan bir davet değildi, o kadar çok aradılar ki gitmek zorunda kaldım.
Üçüncüsü Parlamenterler Birliği İstanbul Şubesi’nin iftarıydı, yönetim kurulu üyesi olduğum için mecburen katıldım.
***
Dördüncüsü Kudüs ve Tarihimiz Derneği KUTAD’ın daveti idi. HAMAS’ın Dış ilişkiler Sorumlusu Üsame Hamdan’ın katılacağını duyunca bu iftara özellikle gittim.
Beşincisi TRT Arapça’da yaptığım Satır Arası programında partnerim olanM. Zahid Gül’ün başkanlığını yaptığı Türkiye’deki Arap Gazeteciler Derneği’nin Gaziantep’deki iftarıydı.
Diyanet İşleri Başkanımızın himayesinde yapılan bu iftara önceden söz verdiğim için gittim. Ama Gaziantep programı sadece bu iftardan ibaret değildi. Son yazımda bahsettiğim zekât programını da içeriyordu.
Aslında reddedemeyeceğim bir davet daha vardı, o da Cumhurbaşkanlığının davetiydi ama Gaziantep’te olduğum için katılamadım.
***
Bugün bu davetlerden dördüncüsü olan KUTAD’ın iftarına temas etmek istiyorum. Bu iftara beni katılmaya sevk eden asıl sebep HAMAS’ın Dış İlişkiler Sorumlusu Üsame Hamdan’ı dinlemekti.
İftardan önce konuşan Hamdan şu mesajları verdi:
“İsrail’in üç temel kuralıvar. Filistinliyi sürekli baskı altında tutmak, Filistin ile dünya Müslümanlarının arasını açmak ve uluslararası desteği engellemek.
70 yıldırİsrail bu kuralları işletirken Filistin halkı yılmadı, direndi.
Filistinliyi güçlü kılan dünya Müslümanlarının ve devletlerinin destek ve yardımları olmuştur.
İsrail devleti ve destekçileri, İslam ümmetini Filistin’den koparmayı başaramadı. Bu konuda Filistin halkı Türkiye’yi şükranla ve minnetle yad ediyor.
Filistin dolayısıyla Kudüs sıradan bir sorun değil. Kudüs sorunu sadece Filistinlinin sorunu değil. Kudüs ayrıca her Müslümanın şahsi sorunu olmak zorundadır ve öyledir!”
***
Üsame Hamdansorunun çözümü için dört yol öneriyor:
“1-İslam ümmeti sadece insani yardımlarla yetinmemelidir. Filistin’in ve Kudüs’ün korunması için Filistinlilerin başları dik olarak hayatlarını idam ettirmeleri gerekir. Dolaysıyla dünya Müslümanlarını Filistinli ailelerle kardeşliğe davet ediyoruz. Her Filistinlinin dünya Müslümanlarından bir kardeş ailesi olmalıdır.
2-İsrail, Kudüs’ü Yahudileştirmek için her yolu deniyor. Buna mukabil dünya Müslümanlarının Kudüs’ü mümkün olan her yöntemle savunması gerekir.
3-Direniş ne kadar örgütlü olursa sonuç o kadar kolay ve çabuk elde edilir. Dolayısıyla Filistinlilerin direniş örgütleri ümmet tarafından desteklenmelidir.
4-Kudüs’e destek ve İsrail’e baskı için siyasi çabalara ihtiyaç vardır. İslam ülkelerinin ve insan haklarına duyarlı diğer ülkelerin siyasi baskılarını artırması gerekir.”
***
Hamdan bunları söylüyor amagerçek çok acı.
Filistinli destek beklerken, Katar’a ambargo uygulayan halkı Müslüman devletlerin, HAMAS’ı terör örgütü ilan etmeleri ve İsrail’e baskı yapmak yerine direniş örgütlerine baskı uygulamaları kime hizmet ediyor söylemeye gerek var mı?
Yayınlanan listeye bakıldığında ise hedefin sadece Katar olmadığı, dünyadakisahih İslam düşüncesini ve İslami hareketleri etkisiz hale getirmek olduğunu anlamamak için herhalde ya ambargocu ya da darbeci olmak gerekiyor.
Öyle değil mi?