Özellikle Şampiyonlar Ligi’nde işler iyi giderken; Cenk Tosun gibi bir futbolcuyu satmaya yeltenmek, gerçekten doğru bir hareket midir? Sorgulanması gerekir...
Beşiktaş’ın ilk avantajı, 25 milyon eurolar teklif edildiği iddia edilen bir futbolcuya; sadece birkaç milyon euro ödeyerek, zaten sahip olmasıdır. Böyle bir parayı ödemek zorunda kalmadan, elindedir. Bunu anlayın!
Cenk Tosun gitti diyelim... Kasaya o kadar para girmişken; elbette iyi bir futbolcu alma şansı mutlaka vardır. Ama risk yüklüdür.
Kim gelecek, nasıl gelecek, ne zaman gelecek... Gelecek de uyumu ne kadar sürecek... Ya cuk diye oturmazsa... Ya Robin van Persie gibi, yan gelip yatarak para kazanıyor olacaksa... Herkesi pişman ettirirse, kendini düşman ettirirse; giden Cenk Tosun’un ardındanm kim ağıt yakar?
***
Şenol Güneş elinden çıkarmak taraftarı değil ama, “Yönetim verecekse yapacak bir şey yok” demeye getiriyor. Her şey yolunda giderken, para hırsıyla tekerin arasına çomak sokmak tam da budur işte...
Hani Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’nde umudunu bitirmiş olsa, “Fırsat bu fırsattır” deyip voli vurmasını bir ölçüde anlarım... Ama ihtiyacın olduğu bir ismi göndermeye yeltenirsen; kasada kazandığın adamı, tasada kaybedersin. Çünkü Cenk gittiğinde, orada ne yapacağı da belli değil. Gidenlerin halini gördük... Senin göklere çıkardığın Arda’nı, Barcelona (Bırak yedekler kadrosuna) aylardır 23 kişilik kadroya bile almıyor. Hakaretten beter...
***
Beşiktaş ticarethane değil... Bu yüzden birinci önceliği ve özelliği, para kazanmak olmamalı. Zirveye çıkarttığın bir futbolcuyu, tarih yazma noktasına geldiğin bir dönemde elden çıkarmaya çalışmak; kendinle ve hedeflerinle çelişmektir.
Şampiyonlar Ligi grup maçlarında attığı golü, “En iyi Gol” seçilen futbolcunun kıymetini bil Beşiktaş... Her şey para değil.