1 Ağustos 2016 tarihinde İngiliz Times gazetesi Senatör Edward Garnier’ın Fetullahçı Terör Örgütü’nden (FETÖ) 115 bin 994 sterlin (yaklaşık yarım milyon TL) para aldığını ortaya çıkardı.
FETÖ, Garnier’a bu parayı Türkiye aleyhine rapor yazması için vermişti. Senatörün ‘Türkiye’deki İnsan Haklarına Saygı ve Hukukun Üstünlüğü’ gibi steril bir başlıkla kaleme aldığı ısmarlama raporun tanıtımını Hawthorn isimli Londra merkezli halkla ilişkiler şirketi yapmış, rapor dönemin Başbakanı Cameron ve Dışişleri Bakanı Hammond’a ulaştırılmıştı.
Benzer şekilde pek çok başka satın alma vakası var.
Bunlardan biri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyareti sırasında Washington Büyükelçiliği önünde yaşanan ve ABD’nin planlı güvenlik açığını ortaya çıkaran arbedede Türkiye’ye sert suçlamalarda bulunan Temsilciler Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Ed Royce.
Royce FETÖ’nün binlerce dolar bağış yaptığı isimlerdenve Türkiye’ye silah satışının durdurulması, sözde Ermeni Soykırımının tanınması gibi Türkiye aleyhtarı her kampanyada boy gösteriyor. Royce’u satın alan FETÖ de karşılığında Türkiye’de otoriterlikten, yolsuzluktan bahseden paylaşımlarda onun ismini ve titrini kendi malı gibi sıkça kullanıyor.
Ya da ABD’nin Türkiye’ye F-35 savaş uçağı satışını engellemek için harekete geçen 37 kongre üyesi. Senatörlerin her biri FETÖ’nün ‘bağış’ yaptığı isimler.
Bunlardan Kongre İstihbarat Komitesi Başkanı Devin Nunes, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’in, 15 Temmuz darbe girişimiyle alakası olmadığını ve iade edilmemesi gerektiğini iddia ve talep etmişti. Diğerleri de sair zamanlarda benzer açıklamalarla bulunan FETÖ’nün yaptığı ödemenin gereğini yerine getiren isimler.
Benzeri bir alışverişin Rıza Sarraf davasındaolduğu şüphesi de oluştu. Ama aynı hızla karartıldı. Jürili görülecek olan duruşmalarda Demokrasileri Savunma Vakfı (FDD) adlı vakfın bilirkişi atanan iki yöneticisi Türkiye karşıtlığı, İsrail-BAE yanlılığıyla tanınan isimler.
Tuhaf olan şu ki Mahkeme Başkanı Hakim Berman, FDD’nin finansal kaynaklarının ve bağışçılarının sorgulanmasına izin verilmeyeceğini ilan etti. Neden? FETÖ izi sürülemesin diye mi?
Artık şunu iyi biliyoruz. FETÖ Türkiye’den -tehditle şantajla zorla yahut öğrenci okutuyoruz martavalıyla- topladıkları ve 15 Temmuz yaklaşırken yurtdışına kaçırdıkları parayı Türkiye aleyhine harcıyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise pek ilginç ve şüpheli biçimde FETÖ ile paralel bir söylem-eylem siyaseti izliyor. Başından beri.
FETÖ’nün 17-25 Aralık operasyonunda kullandığı hukuksuz şantaj-montaj kayıtlarını TBMM kürsüsünden dinletmesi, FETÖ iftiralarını her platformda tekrar etmesi, FETÖ’nün kullandığı isimleri partiye alması, 15 Temmuz’a “kontrollü” demesi, FETÖ’nün “tiyatro” sakızını çiğnemesi, dava süreçlerini sulandırmak için “Türkiye’de adalet yok” temalı yürüyüşe geçmesi… Geçen Salı günü durduk yere ve üstelik ülkenin onlarca önemli meselesi varken grup toplantısını FETÖ’nün Erdoğan’a attığı iftiraları yinelemeye ayırması.
Şüphe götürmez bir paralellik var. 17-25 Aralık’ı düzenleyen, 15 Temmuz’u yapan, FETÖ’yü ve PKK’yı kullanan, bu iki terör örgütü başarılı olamayınca işe doğrudan el koyan ve suçüstü yakalanan güçle eşgüdüm halinde konuşuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydan okumasına beş gün gecikmeyle bugün cevap verecekmiş Kılıçdaroğlu. FETÖ’nün başaramadığını tamamlamak için açılmış siyasi bir davanın içeriğini okyanus ötesinden içeriye taşımaya çalışıyor. Neden? Ve bu vekalet ne karşılığında?
Baykal’ın FETÖ kumpasıyla yerinden edilmesinden sonrakoltuğa oturtulduğunu hatırlamadan edemiyor insan. Soçi zirvesinden devrilen koltuktan başka şey görememesi de algıda seçicilikten mi ibaret acaba?