FETÖ darbe sanıklarının mahkemelerdeki şımarık tavırları ve hakimlerin sanıklara yüz veren tutumlarından dolayı 15 Temmuz şehitlerinin yakınları isyan ediyor. Ve tabii ki kamuoyunun davalara ilgisizliğinden.
Sonuna kadar haklılar. Bu davalar sadece şehit yakınlarının davası değil ki; mahkemelerde yargılananlar Türkiye'ye kastedenler. Yani her bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının müşteki olması gereken davalar bunlar.
15 Temmuz gecesi devleti FETÖ'cülerin işgal girişiminden kurtarmak için hep birlikte sokağa çıktık. FETÖ'cülerin tanklarla, F16'larla yaptıkları saldırılara milletçe göğüs gerdik; kimimiz şehit, kimimiz gazi oldu.
Şehit yakınlarının haklı isyanı biraz da buna. 15 Temmuz'un sadece bizim değil Türkiye'nin davası diyorlar.
Saldırı anında insiyaki olarak örgütlü bir topluma dönüşmeyi becerebiliyoruz, bıçak kemiğe dayandığında güç kesiliyoruz ama hukuk mücadelesi verirken, masa başında müzakere ederken, uzun soluklu strateji geliştirirken, algı yönetimi yapmak icap ettiğinde çuvallıyoruz. Tarihimizi okurken edindiğimiz bir ezber var ya hani, "Cenk meydanında kazandıklarımızı masada kaybetmişiz" diye, doğru vallahi.
***
Hala tam olarak anlaşım değiliz sanırım, FETÖ'den kurtulmanın Türkiye'nin bağımsızlaşması anlamına geldiğini, FETÖ eliyle Türkiye'yi yönetmeye alışmış güçlerin boyunduruğundan çıkmak olduğunu...
Türkiye'yi FETÖ'den arındırdığımızda bunu başarmış olacağız işte.
Lakin mevcut duruma bakınca örgütün hala kuyruğu dik tuttuğunu, tutuklu üyeleri ile haberleşebildiğini, basına yansıyan ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla örgütün savunmalar üzerinden algı oluşturmaya ve kendini korumaya çalıştığını görüyoruz.
Darbe gecesi suç üstü yakalandıkları halde savcılık ifadelerini inkar ediyorlar. Kimisi darbeye karıştığını kabul ediyor ama FETÖ ile alakam yok diyor, kimisi "Darbe mi, o da ne, kim yapmış" havasında. FETÖ'nün sivil imamına tekmil verirken çekilmiş kamera görüntüsü olduğu halde üç maymunu oynuyor. Hem mahkemeyle hem milletle dalga geçiyorlar.
Tutuklu oldukları sürede yeniden toparlanmaları için FETÖ'nün dışarıdaki unsurlarının yoğun çabası oldu. Çamaşırların etiketlerine yazılmış "Güneşli günler yakında" sözleriyle hapisteki üyelerini belli bir moral motivasyonda tutabiliyorlar. FETÖ'nün Batı'dan gördüğü açık destek de içeridekileri ümitlendiriyor.
En önemlisi ise ana muhalefet partisinin FETÖ'ye açık desteği. Kemal Kılıçdaroğlu'nun sıklıkla tekrarladığı "Kontrollü darbe" lafı, bu desteğin en net göstergesi. Tutuklu FETÖ'cülere yapılan ziyaretler, miting alanlarında isimlerini okumak suretiyle verilen mesajlar falan FETÖ'cülerde "Bu günler geçecek" algısı oluşturuyor. CHP'nin bu tutumu, Batı ülkelerinin FETÖ'ye desteğine de meşruiyet zemini oluşturuyor.
***
FETÖ ile mücadelenin siyasi bir karar olduğu, mevcut iktidarın değişmesi halinde FETÖ ile mücadelenin de sona ereceği ve bugün tutuklu olan FETÖ'cülerin -haklarında mahkumiyet kararı verilse dahi- tıpkı Ergenekoncular gibi devleti de tazminat ödemeye mahkum edip çıkacakları algısı var. Sadece tutuklu FETÖ'cüler değil kamuoyun da böyle düşünüyor.
Hayır, FETÖ ne sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne de AK Parti'nin mücadele ettiği bir beladır. FETÖ Hrant Dink'ten Gezi kalkışmasına Türkiye'de her karanlık eylemde, siyasete yapılan her müdahalede etkin olan bir gücün adıdır. Bu gücün kökünü kazımak millet olarak hepimizin boynunun borcudur.
Mensupları bu topraklarda yetişmiş olsa da FETÖ dışarıdan yönetilen bir örgüttür. Kendi insan kaynağımızı mutantlaştırmak suretiyle ülkesine silah doğrultacak noktaya getiren bir sapık inanç biçimidir aynı zamanda. Dışarıya kaçmış FETÖ'cülerin Türkiye düşmanı her yapı ile ittifak kurmaları, ABD, Avrupa ve bunların etkili olduğu ülkelerde Türkiye'ye karşı kullanılmak üzere hala el üstünde tutulmaları da bununla alakalıdır.
Ezcümle; mahkeme sürecinin FETÖ'nün algı operasyonuna imkan vermeyecek şekilde sürdürülmesi, yargılamaların sağlıklı ve hızlı yapılması gerekmektedir.