Fiyasko ve rezalet kelimeleri, yarım kalan derbi maçın havasını özetlmeye/anlatmaya/tarif etmeye yetmiyor. Daha keskin, daha otoriter, daha etkili bir kelime gerekiyor ama; o da bende yok.
Çünkü literatürde bulamadım.
İşin kötüsü... Bu olayların arkasından, daha büyük skandallara tanık olma tehlikesi var. Şenol Güneş’in iki kez başının yaralanması ve hastaneye kaldırılması... Bütün dünya basının olayları manşet yapması... Maç içinde korner atışlarının bir türlü yapılamaması... Oyunun gereğinden fazla duraksaması falan hikaye; bizim federasyonun alacağı karar, asla tatmin edici olmayacaktır.
Hatta ve hatta, maçın seyircisiz olarak kaldığı yerden devamına bile karar verebilir. Bu eyyamcı kurumdan; ders/ibret/örnek ceza beklentisi içinde olanlara şaşarım. Bu federasyon; “Ne şiş yansın ne kebap” der ama, “Hem şiş yansın, hem kebap” demez... Oluşabilecek en uygun yumuşak fırsat neyse, onu kollayacaktır. Dünyaya rezil olduğumuzla kalacağız.
***
Evet, (Futbolcularının bir kusuru olmamasına rağmen) F.Bahçe ceza almalıdır diyoruz ama; Beşiktaş’ta önce Caner sonra da kaleci Tolga’nın tahrik unsuru davranışlarını da arada unutmayalım. Her ikisi olayların bu çizgiye ulaşmasında, aktif baş aktörlerdir. Kalkavan, gerilimin eşiğindeki maçı önceden süzemedi. Caner’in el-kol hareketleriyle ortalığı yangın yerine çevirmesine hoşgörülü davrandı.
Şenol Güneş, kendi oyuncusunu yatıştırmak için gittiği bir sırada yaralandı. Tolga, abartılı öfkesini bu kadar açık ve net göstermeseydi, işler bu noktaya gelmezdi. Yani olayların büyümesinde, Beşiktaş’ın da payı var. Tamamen masum değiller.
***
Maçın olması gereken kararı; Fener 3-0 hükmen mağlup olmalı ve bir ya da bir kaç maçını seyircisiz oynama durumunda kalmasıdır. Maçın tekrarı ya da kaldığı yerden devam etmesi gibi kollayıcı kararlar; eyyamcılığın ağababası olur ki, bunu bu federasyondan her an beklerim.
Caner ve kaleci Tolga’yı pas geçerek, olaylara neden olanları cezasız bırakırlarsa; ona da yuh olsun derim.