Millilerin Kosova karşısında müsabakaya başlayış havası, “Zayıf rakiple oynuyoruz, kasmaya değmez” türünde değildi. İlk golü erken attığımız 6. dakikaya kadar; çok yüksek vasıflı olmasa da, belirgin bir tempo ve oyun ciddiyeti içindeydik. Ne zaman ki öne geçtik, yelkenler suya indi... Oynamak zor gelmeye başladı. Anında vites düşürdük. Kosova bunun cezasını çabuk kesti.
Kornerden gelen kopa kafayla ihtarımızı aldık, sonrasında hafi f canlandık. Ama total olarak, Türkiye ile Kosova arasındaki farkı kesin şekilde ortaya koyan net bir fi gür çizemedik. Her an hata yapmaya müsait bir yapımız vardı.
Millilerimizi andan anda, golden gole, dakikadan dakikaya şekil, ruh, stil, karakter değişimi gösteren binbirsurat halini önleyemiyoruz. Standardı, ilkesi, sürekliliği ve kararlılığı olan bir yapımız yok. Millilerimizin eşref saatine denk geliyorsa oynuyorlar, denk gelmiyorsa; ne yapsan yola getiremiyorsun. Rakibin Kosova ise, bu maç bu kadar ortada geçmez. Geçmemeli...Berisha gibi biri, bizim tecrübeli kaptanımız Mehmet Topal’ı (Hem de ceza sahası içinde) topal gibi çevirdi. Nuhiu denilen çam yarması, canımıza okudu. Olmaz!
***
Neyse ki ikinci yarı; geride kalan dakikaları maceraya sürüklemeyecek bir dinamizme, beceriye ve kendine güven duygusuna dönüştü.
Bizim sadece naklen yayın gelirimiz bile, Kosova Futbol Federasyon’nun 5 yıllık bütçesini karşılıyorsa; bu büyük farkın sahadaki izdüşümü olmalıydı. Mücadelenin ikinci yarısı, bunun tatmin edici cevabıydı.
Çok coşkulu, çok tempolu değildik ama; olması gerektiği kadar oyun içindeydik. Rakibin baskılı olduğu dakikalarda bile sakindik. Şans değil, pozisyon gollerimiz vardı. Bütün bunlar elbette olumlu ama, maçın içinde grafik değiştiren tarzımız, gelecek için ciddi kuşkular da üretmiyor değil. Karşılaşmanın tamamını yanı kıvamda oynayan bir milli takım yaratmak zorundayız. İnşallah o da olur.
***
Sonuç olarak, grupta iddiamızı sürdürmeyi sağlayan bir galibiyet aldık. Buna daha tempo, daha direnç, daha özgüveni eklememiz gerekir.