Geçtiğimiz pazar günü Başbakan Adnan Menderes ve iki bakan arkadaşı, idamlarının 55. yılında Topkapı’daki Anıtmezar başında anıldılar. Menderes 17 Eylül 1961’de, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan 16 Eylül 1961’de asılmışlardı.
Çok sevmesine rağmen milletimiz Menderes’in asılmasına engel olamamıştı. Bu, millet vicdanının kapanmayan bir yarasıydı. 15 Temmuz akşamı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sahip çıkma kararlılığı, milletimizin Menderes için yaşadığı mahcubiyeti unutturdu. (Star’ın Pazar günkü manşeti Bir Daha Asla, hissiyatımızı çok güzel ifade etti)
Menderes neden asıldı?
Menderes’i bu millet bağrına bastı ama bir de Menderes’i hiç sevmemiş, sevememiş olanlar var. Onlar bir takım siyasi sebepler ileri sürse de, idamın asıl sebebi; rahmetli Menderes’in, CHP’nin tek parti döneminde dini baskı altına alma, halkı cahil görüp onun inancını ve değerlerini horlayan vesayetçi zihniyete savaş açmasıdır. Bu savaş, milletimizin kendi değerleri ile ayağa kalkıp dirilişine giden yolu açacağı için Batı’nın emperyal güçlerini, onların içimizde himaye ettikleri Batıcı vesayet ağalarını çok rahatsız etti.
Menderes yerli, milli ve İslam’a saygılı duruşu ile milletimize aydınlık ufuklar açıyordu. Manevi hayatı baskı altındaki milletimizin hissiyatını biliyordu ve iktidarının ilk haftasında, 18 yıldır Türkçe “tanrı uludur, tanrı uludur” diye okunan ezanı aslına çevirmekle işe başladı. (Ezan, 18 Temmuz 1932’den 16 Haziran 1950’ye kadar Türkçe okutuldu. İlk gün Beyazıt, Sultanahmet ve Yenicami’den yükselen ‘Allahu Ekber’ sedasıyla millet hıçkıra hıçkıra ağladı. Yarım saat ezanları, avluda oturarak iliklerine kadar gözyaşları ile yudumladılar. Bursa Ulucami’de “bir daha okunsun” yalvarmaları üzerine tam 7 defa ezan okundu...)
Millete bu hasreti yaşattığı için asıldı Menderes...
Nitekim vesayetçi zihniyet 52 yıl sonra bir daha hortlayacak, 26 Haziran 2012’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe Araştırma Komisyonu’nun 28 Şubat Alt Komisyonu’nda, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı “Adnan Menderes’in en büyük hatası ezanı aslına çevirmektir” diyecekti. 27 Mayısçılar kafayı ezana takmıştı, 28 Şubatçılar da başörtüsüne taktılar...
Milletin ezanı ile ne alıp veremedikleri vardı? Ezan, başörtüsü semboldü. Ezanla ayağa kalkan millet, ileride neler yapmazdı? Nitekim korktukları AK Parti iktidarı, Erdoğan’la başlarına geldi...
Menderes’i, milleti korkutmak için astılar. Ama millet korkmadı, yılmadı. Onlar korkutmak için 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra, 12 Mart 1971’de, 12 Eylül 1980’de asker içindeki cuntalar eliyle darbe üstüne darbe yaptılar. Milletle inatlaştılar. Çünkü onların her darbesinden sonra millet, dirilişe giden yolu terk etmedi. Bu yolun yolcusu gördüğü siyasi partileri destekledi. Menderes’ten sonra Özal’ı bağrına bastı. Özal’dan da ürktüler. Refahyol hükümetinde Erbakan’ın varlığı onları çileden çıkardı. Washington’da, “ne yapacağı kestirilemeyen Erbakan devrilmeli” kararı alındı. Bu karar doğrultusunda darbelerin sadık bendesi medyanın desteği ile 28 Şubat darbesi yapıldı. Millet de bu defa AK Parti’yi iktidar yaptı. Menderes ve Özal’dan sonra milletin bağrına bastığı Erdoğan’la da uğraştılar. 27 Nisan 2007’de e muhtıra verdiler. 2008’de AK Parti’yi kapatmaya kalktılar.
Erdoğan’ın varlığı ile çileden çıkan sadece içerideki vesayetçi zihniyetin sahipleri değildi. Asıl onların Üst Aklı rahatsızdı. Bu defa da 40 yıldır sinsi hazırlık yapan hainler, FETÖ devreye girdi. Ama millet kararlıydı, 15 Temmuz’da Çanakkale direnişinin benzeri bir mukavemetle bu ihanet şebekesine de dur dedi...