Olur! Mehmed Ali Sarı bey beğenmedi.
Hemen düzelteyim, ezanı değil, ezanın icrasını beğenmedi.
Evvelki gün M. Ali Sarı hoca (M. Ali Sarı hocayı Türkiye ‘Kuran-ı Kerim’i Güzel Okuma’ yarışmasının jürisinde tanıdı) ile öğle namazını aynı camide kıldık.
Namazdan sonra, “Ezanın icra edilişini beğenmedim. İnsanı ezandan soğutur” dedi.
Oturduk uzun uzun sohbet ettik.
***
Hoca dini musiki konusunda donanımlı ve ehliyetli olduğu için söyledikleri önemliydi.
Ömrünü Kur’an yolunda harcamış, imamlık müezzinlik yapmış, üstatlarından musiki dersleri almış, bilahare okullarda ve üniversitelerde dini musiki dersi vermiş ve hâlen de 80 yaşını aşmış olmasına rağmen 29 Mayıs Üniversitesi’nde ders veren konunun uzmanı önemli bir şahıs.
Ezandan nefret edenlerin beğenmemesi kabilinden değil, güzel okunmamasından yakınan biri olduğu için söyledikleri önemli.
***
Mesela “Ulaştığı kitleler açısından ezanın güzel okunması Kur’an’ın güzel okunmasından daha önemlidir” diyor.
Çünkü diyor, “Kuran ya camide ya evde ya da onu önemseyen müminlerin kapalı mekanlarında okunuyor. Ama ezan öyle mi? Minarelerden okunuyor ve inanan inanmayan herkes dinliyor. Güzel okunursa ruhlara ferahlık verir, ezanın kutsiyetine inanmayanları bile olumlu etkiler. Çirkin okunursa hem müminleri üzer hem de ezandan rahatsız olanları iyice nefret ettirir.”
Sonra müminleri de rahatsız edecek bir diğer noktaya parmak basıyor. “Ayarsız hoparlörden kulakları patlatacak yüksek volümle ezan güzel de okunsa bile insan sağlığına zararlıdır. Ses kirliliği yapar. Dolayısıyla hem güzel okunmalıdır hem de uzmanların sağlığa uygun dediği volüm ile okunmalıdır. Bu ayarsız hoparlörler yüzünden bazı ezan seslerinden maalesef çocuklar korkar hale geldi.”
***
Hoca yerden göğe kadar haklı.
Bu konuda ben de daha önce birkaç makale yazdım. Yetkilileri uyardım ama maalesef camilerin çoğunda ses problemi devam ediyor.
Neyse, hoca meseleye sadece ezan açısından bakmıyor.“Müslümanlar dini musiki kültüründen koptu.” diyor.
Ben bu konuda İmam Hatiplere birinci sınıftan itibaren haftada bir saat bile olsa dini musiki dersi konmasını ve sekiz yıllık eğitim süresince hiç değilse birkaç makam öğretilmesi gerektiğini söyledim.
Hoca daha ümitsiz olmalı ki , “Ben imam hatiplerin son iki senesinde yarım dönem seçmeli olarak bu dersi almalarına bile razıyım.” diyor.
***
Bence İmam Hatip ve ilahiyatlarda dini musikinin sadece bilgisi değil icrası da mutlaka öğretilmelidir.
Evet herkes imam ya da müezzin olmuyor ama müftü de vaiz de diyanet görevlisi de bu okullarda okuyanlardan seçiliyor.
Düşünün, bir imamlık veya müezzinlik imtihanı yapan müftü vaiz veya bir başkası bu bilgiye sahip olmadan nasıl değerlendirme yapacak?
***
Sadece tecvit kuralları yeterli olmuyor, okunan Kur’an’ın ve ezanın da dinlenebilir olması gerekir.
Sevdirmek ve nefret ettirmemektemel kural değil mi?
Selefilik adına dini musikiye karşı çıkanlar da var bunu biliyoruz.
Ama bizler Osmanlı’nın bu konudaki hassasiyetini ve estetik anlayışını bırakıp birilerinin kabalığına teslim olmamalıyız.
Cumanız mübarek olsun.