Selahattin Demirtaş basit esprilere dayalı son seçim kampanyasını yürüttüğünde 2014-2015 seçim dönemindeydik. Sadece o aralıkta bile PKK, yüzlerce asker, polis, öğretmen, öğrenci, kadın, çocuk, yaşlı öldürdü.
HDP güldürüyor, PKK öldürüyordu.
Aralarındaki iş bölümü hiç bozulmadı. Cumhuriyet gazetesinin de aralarında olduğu medya kuruluşları marifetiyle önce “Erdoğan diktatör”, “devlet katil” iftiraları dolaşıma sokuldu.
Devamı kamuflaj ve manipülasyondu ve üzücü biçimde daha kolay olmuştu. Kanlı kampanyayı Demirtaş, gayet tiyatral şekilde üç defa “Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek başlattı kürsüden.
Türkiye’nin renklerini içeriyor gibi dizayn edilen HDP ile marjinal ve kriminal Türk solu, Kürtlerin sırtına bindirildi. Üzerlerine bir tutam da “dindar” serpildi; Altan Tan, Ayhan Bilgen ve Hüda Kaya milletvekili yapıldı.
Bu esnada terör propagandasına müsait medya çoktan işe koşulmuştu. Kandil’den günlük haber akışları yapılıyor, PKK’nın korkunç bir terör örgütü değil yerlere sigara izmariti dahi atmayanlardan oluşan bir çevre örgütü olduğu teması işleniyordu.
Buna göre HDP Türkiye’ye demokrasi getirecek, Demirtaş esprileriyle herkesin yüzünü güldürecek, Suriye’de ABD ve DEAŞ yardımıyla alan elde eden PKK ise Türkiye’de özerklik ilan edilen yerleri hendekler marifetiyle kendine kazandıracaktı.
7 Haziran seçimlerine böyle gelindi.
Ve evet, HDP ve CHP “birlikte iyi sallamış”, “AK Parti’ye ders vermeye” güdülenmiş küçük bir seçmen grubu ise sonucu değiştirmeye yetmişti.
AK Parti en yüksek oyu alsa da Meclis çoğunluğu oluşturamadı, Hükümet de kurulamadı.
Bakmayın bugün “AK Parti MHP ile ittifak kurduğu için Kürtleri küstürdü” diyenlere. O günlerde Bahçeli kabul etseydi HDP, MHP ile koalisyon ortağı olmaya pek hevesliydi.
Plan tutmuştu. AK Parti iktidar olamıyor, Erdoğan kötürüm bırakılıyordu. Böylece istikrarsız bir döneme girmesi istenen Türkiye’ye diz çöktürmek, Suriye’de kurulan PKK devletini Türkiye’den koparılacak özerk bölgelerle büyütmek mümkün olabilecekti.
PKK vakit kaybetmedi, ateşkesi bitirip “devrimci halk savaşı” dediği hendek terörünü başlattı. FETÖ de tüm gücüyle destekledi onu.
O döngüde PKK başta olmak üzere FETÖ, DEAŞ, DHKPC, MLKP tarafından katledilenler bakın hala “ölü”… Aileleri her gece büyük bir acıyla uykuya dalıyor, her sabah büyük bir özlemle uyanıyor. Çünkü sonuç değişmiyor…
Ama Demirtaş ve HDP’lilerde de zerre bir şey değişmiyor. PKK cinayetlerindeki paylarını hiç özeleştiri konusu yapmıyor, utanmıyor, ölenlerin ailelerinden özür dilemiyorlar.
Öyle ki üzerinden sadece üç-dört yıl geçmişken, hafızaların taze, arşivlerin aktif olduğu şöyle bir dönemde bile açıkça yalan söyleyebiliyorlar.
Yine sahte bir “güler yüzlü kanlı kampanya” başlattılar.
Demirtaş sanki terör desteğinden yargılanmıyormuş da Erdoğan’a rakip olmasın diye içerde tutuluyormuş gibi yapıyorlar.
Hapishane odası “ölümcül zindan koşulları” diye ajite ediliyor ama her tür imkanı kullanan Demirtaş bulunduğu yerden hem CHP ile gizli ittifakı, hem partisini, hem de sosyal medya hesaplarını yönetebiliyor.
Ya da bir kampanya klibinde toplumun farklı kesimlerine “Selahattin benim” dedirtilerek Yasin Börü dahil 52 kişinin öldürüldüğü sokak terörü çağrıcısının üzerindeki kan lekeleri kreatif yöntemlerle yıkanmaya çalışılıyor.
Cinayet ortağı da aklandığını ya da toplumun olanları unutacağını düşünüyor olmalı ki PKK’nın şehit ettiği Aybüke ve Necmettin Öğretmenlerin adını anmadan öğretmen maaşlarına, PKK’nın bombalarla parçaladığı işçileri anmadan emekçi haklarına, hendeklere gömülmelerine yardım ettiği çocuklara gençlere kadınlara dair tek pişmanlık cümlesi kurmadan pembe vaatlerde bulunuyor.
En korkuncu ise kaos ve terörü esprilerle çağırması Demirtaş’ın. Bir de esprisine prim, yalanlarına oy beklemesi.