Eş ilişkilerinin seyrini etkileyen faktörlerden biri de eşlerin evlilik felsefesidir. Evlilik felsefesi; evliliklerin nasıl olması gerektiği, eşlerin nasıl bir ilişki içinde olmaları gerektiği, aralarındaki hiyerarşi veya güç dağılımı beklentisi, iç içe olma veya mesafeli olma beklentisi, kadın ve erkek rolleri, aileler ile nasıl ilişki kurulması gerektiği, sorumlulukların dağılımı gibi alanlarda her bir eşin anlayış, beklenti ve ihtiyaçlarını tanımlar.
Eğer eşler evlilik felsefesi açısından uyum içindelerse bu hal evliliği olumlu etkiler. Evlilik felsefesi açısından farklı olmak ise evlilikleri olumsuz etkileyebilir. Evlilik felsefesi açısından farklı olan eşler kendi bakış açılarının doğru olduğunu, diğer eşin yanlış olduğunu; kendilerinin haklı olduğunu, eşlerinin haksız olduğunu düşünme eğilimindedirler. Bu sebeple de eşler haklılığını diğer eşe kabul ettirmek için mücadele eder dururlar.
Evlilik felsefesi farklı olan eşlerin seyir farklılıkları
Eşler arasındaki evlilik felsefesi farklılıkları zaman içinde farklı seyirler gösterebilir. Çoğu çift etkileşerek ve iki taraflı değişerek zamanla birbirlerine daha yakın hale gelirler. Hem zihinsel olarak hem de davranışsal olarak uzlaşırlar. Bazı çiftler bu farklılıklar üzerinden şiddetli, süreğen ve artarak devam eden kavgalara evrilirler. Bu çiftlerin bir kısmı boşanır bir kısmı da bol kavgalı bir ilişki sürdürürler. Bu eşler hem zihniyet hem de davranışsal olarak uyumsuz kalırlar. Bazı çiftler de kısmen değişir, kısmen farklı kalarak bir orta yol bulup, vaziyeti idare ederler. Burada tam bir zihinsel uzlaşma yoktur ama davranışsal uyum vardır.
Evlilik felsefemizin kökenleri
Evlilik felsefemiz doğuştan gelen mizaç özelliklerimizden, anne babamızın evlilik deneyimlerinden, çocukluk yaşantılarımızdan, tecrübe ettiğimiz ilişkilerden, sosyal çevremizde şahit olduğumuz evliliklerin gözlemi ve yorumlanmasından, TV ve sosyal medyada resmedilen ilişkilerden, eğitim hayatımızdan, dini ve ideolojik görüşlerimizden, içinde yaşadığımız tarihsel dönemin etkilerinden ve nihayetinde evlilik içindeki deneyimlerimizden kaynaklanır. Bu sebeple evlilik felsefemizin kaynakları çok faktörlüdür. Her bir kişinin anlayışı bu çok sayıda faktörün dinamik ve organik etkileşimi ile belirlenir. Ve ancak kişi için özel bir formülasyon yapılarak anlaşılabilir.
Evlilik felsefemiz bir yandan kendi içinde tutarlılık gösterecek kadar sabit bir süreklilik gösterirken öbür taraftan bir değişim içinde sürekli değişimler de gösterir. Normal şartlarda felsefemizi oluşturan tutum ve bakış açılarımız kolay kolay değişmez. Özel şartlar ve özel deneyimler, özellikle güçlü sevgi yaşantıları veya ağır travmatik yaşantılar, felsefemizde güçlü ve ani değişimler yapabilir.
Evlilik ilişkisinde eşler nihayetinde ayrı genetik kökenlerden, farklı ailelerden, kendine özgü yaşam deneyimlerinden gelen iki ayrı insandır. Evlilik felsefesi birçok alt unsur da içerdiğinden farklılıkların olması kaçınılmazdır. Esas olan eşlerin birbirlerine sevgi ile yönelerek, sahici bir etkileşime girerek, karşılıklı bir değişim yaşamalarıdır. Bu etkileşim sürecinin olmazsa olmazı ise istişare, müzakere, ikna ve gönüllü uzlaşma üzerine dayanmasıdır. Aksi duru olan dayatma, baskı, sindirme, mecbur bırakma ise bir evliliğin temellerine dinamit koyar. Çünkü evlilik bir tarafın kazandığı diğer tarafın kaybettiği bir düşman savaşı değildir.